Bu seferki rotamızda Kızılırmak ve Bafra Köyleri var. Kızılırmak’ın döküldüğü yerden, Irmak Ağzı’ndan başlayarak Çetinkaya Köprüsü’nden geçip Kızılırmak’ı 30 km kadar takip edecek ve sonrasında ırmaktan ayrılarak Bafra’nın dağ köylerine doğru 30-40 km yol alacağız.
Bafra’nın köylerinin tümü bu yazıda olmayacak fakat Kızılırmak’ın iki yakasında kurulmuş düşük rakımdaki ırmak ve yüksek rakımlardaki dağ köylerinden birkaçını ve bölgeyi karakteristik özellikleriyle görmüş olacağız.
Not: Bu yazı ve fotoğraflar bölgeye birkaç seferde yaptığım seyahatlerin birleştirilmesinden oluşturulmuştur.
Kızılırmak Deltası’dan ayrılmadan önce hakkında birkaç bilgi vereyim ve sonra Irmak Ağzı ve kumulları görüp yolculuğumuza başlayalım.
Bafra Köyleri Gezisi
Kızılırmak
Kızılırmak Hakkında Kısa Bilgi: Türkiye’nin en uzun ırmağı. Sivas-Kızıldağ’dan doğuyor ve 1355 km yol aldıktan sonra Bafra’dan Karadeniz’e dökülüyor. Binlerce yıldır yol boyunca toplayıp getirdiği alüvyonlarla döküldüğü yerin coğrafyasını değiştirerek Bafra Burnu (Kızılırmak Deltası)‘nu oluşturmuş. Zengin çeşitlilikte mineral içeren bu alüvyonlar sayesinde bölge yaban hayatının yanı sıra ülke tarımı açısından da çok değerli. Çeltik dahil çok sayıda ürünüyle ülkenin tahıl ambarlarından biri. Bafra pirincini duymayan yoktur sanırım.
Kızılırmak Yayı
Kızılırmak Yayı, tarihin binlerce yıl öncesinin sayfalarında kalmış olan Hitit İmparatorluğu’nun merkezinin bulunduğu yer. Başkent Hattuşaş ve çivi yazılı kaynaklarda adı ve lokasyonu geçen fakat pek çoğunun yeri henüz saptanamamış Hitit şehirlerinden bazıları da bu yay içinde bulunuyor.
(Yolculuğumuz, denize sıfır noktasından başlayarak dağlara doğru devam eden Kızılırmak Yayı’nın içinde yer alan yaklaşık 70 km’lik, yer yer zorlaşan bir güzergahı kapsıyor. İlk 30 km’lik kısmına Kızılırmak kenarından, geri kalanına ise dağlardan devam ediyoruz)
Kızılırmak Deltası Hakkında Kısa Bilgi
Ülkemizin Karadeniz kıyısındaki tek sulak alanı ve dünyada eşine az rastlanır ekosistemlerden biri. 1994 yılında % 85’i sit alanı ilan ediliyor. Büyük bir alanı uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınıyor. Çünkü burası bir dünya mirası. Hem kültürel miras hem de yaban hayatı mirası. Kızılırmak Deltası 56 bin hektarlık büyük bir alanı kapsıyor. Bu alanda neler var bir bakalım: Deniz, göl, ırmak, çayır, orman, mera, kumul, sazlık, bataklık, tarım alanı, longoz (subasar ormanı)… Bu ekosistemlerin tümünü bir arada barındırması flora ve faunasını benzersiz kılıyor. Dünya, bu bölgeyle yakından ilgileniyor ve yerli yabancı pek çok turistin, fotoğrafçının yoğun ilgisini çekiyor.
Kızılırmak Deltası hakkında detaylı bilgi ve fotoğrafları Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti Dört Mevsim başlıklı yazımda bulabilirsiniz.
Irmak Ağzı Bafra
Irmak Ağzı denilen, iki devasa suyun, Karadeniz ve Kızılırmak’ın kavuştuğu Delta’nın nadide alanlarından birindeyiz. Burada çok özel bir olay gerçekleşiyor; tuzlu su ve tatlı su iç içe geçiyor.
Irmak Ağzı yüzlerce yıldır teknelerin Karadeniz’e çıkış kapısı. Yaz ortasında bile oldukça rüzgarlı ve dalgalı.
10-15 m sol arkamda 70-80 yıl önce batmış bir geminin enkazı parçalanarak çıkarılmaya çalışılıyordu. Ve yanında avlanma mevsiminin bitmesini bekleyen birkaç büyük balıkçı teknesi duruyordu.
Kızılırmak Deltası ve Kumullar
Kumullar, Delta’nın deniz sınırının karakteristiği. Boyları 12 m’yi bulabiliyor. Ortalama yükseklikleri 8 metre ve 200-300 metrelik şeritler halinde deniz sahiline paralel olarak uzanıyorlar.
Küçüklüğümde burada dingin ve sığ bir gölet vardı. Orada, iki suyun birbirine değdiği noktada yüzmeye çalışırdım.
Bu bölge bir ekoton. Hem tatlı su hem de tuzlu su ortamlarını barındırdığından çok çeşit ve sayıda balık türüne sahip.
Saçma yeterince açılmadı. Hadi bi daha..
Sadece Kuş Cenneti değil aynı zamanda Balık Cenneti de burası.
Kumulların Üzerinde Yetişen Kum Zambağı
Kum zambağının nesli tükenmek üzere. Önceleri sahillerimizde yaygınken şu anda Türkiye’nin yalnızca birkaç sahilinde görülebiliyor.
Koruma altına alınmış bir tür. Bu çiçeği koparmanın cezası Akdeniz sahilinde 38 bin TL. Dilerim Bafra’dakiler de aynı şekilde korunuyordur.
Kızılırmak ve Bafra Köyleri’ne Doğru Yolculuğumuz Başlıyor
Artık deltayı terk etme zamanı. Önce Bafra’ya gidecek ve Çetinkaya Köprüsü’nü geçtikten hemen sonra ana yoldan ayrılıp Kızılırmak’ı takip ederek dağlara doğru çıkacağız.
Bafra-Vezirköprü arası kara yolu ile 2 saat sürüyor. Kara yolu haritada kahverengi ile gösterilmiş. Biz haritada kırmızı ile gösterilen yönü takip edeceğiz. Yani yine dağlara çıkacağız 🙂
Başlayalım. Bakalım nelerle karşılaşacağız?
Çetinkaya Köprüsü Bafra
Bafra’dan Çetinkaya Köprüsü aracılığıyla çıkıyoruz. Çetinkaya Köprüsü, Bafra’nın Sinop yönü çıkışında Kızılırmak üzerine kurulu meşhur bir köprü.
255 metre uzunluğundaki köprünün ilk hali ahşap imiş. Tıpatıp ikizini Adapazarı’nda Sakarya Nehri üzerinde gördüm. Dönemin Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya (1878-1949) döneminde yapıldığı için bu adı almışlar.
-Çetinkaya Köprüsü’nün Hikayesi
Bir de hikayesi var: Gelin alayı geçerken bir kartal öndeki atı ürkütür ve peşine diğer atlar ürker. O arbede sırasında köprü yıkılır ve gelin alayı Kızılırmak’ın sularında kaybolur.
Yedi kardeştik de bindirdik ata
Köprünün başında oldu bir hata
Aldırdık gelini Kızılırmak’a
Ne yaptın Kızılırmak ne yaptın allı gelini
Gelini gelini de Türkmen torunu
Köprüden geçerken köprü bükülüp çöktü
Bütün seymen Kızılırmak’a düştü,
Bu hali görenin hep aklı şaştı
Ne yaptın Kızılırmak ne yaptın allı gelini
Gelini gelini de Türkmen torunu
Davulcusu kaya başı dolaşır
Seymeni koyun gibi meleşir
Damat Bey’e kara haber ulaşır
Ne yaptın Kızılırmak ne yaptın allı gelini
Gelini gelini de Türkmen torunu
Haber damat tarafına ulaşınca damat koşarak gelip köprünün başında şu ağıdı yakmış:
Bileydim de nazlı yare varaydım
Atının başından tutup yedektim
Düşüyorum dedikçe de sıkı sıkı tutaydım
Ne yaptın Kızılırmak ne yaptın allı gelini
Gerdanı beş karış benim yarimi
Damat bir süre sonra kendinden geçip iyice fenalaşır ve:
Avcıyı getirin de şu kartalı vursun
Dalgıcı getirin de gelini bulsun
Cerrah getirin de Damat Bey’in halinden bilsin
Ne yaptın Kızılırmak ne yaptın allı gelini
Gerdanı beş karış benim yarimi
Bu hazin olaydan sonra yıkılan tahta köprünün yerine 1937 yılında fotoğraftaki taş köprü yapılır. Gelin alayının suda yok olması Bafra’da bir gelenek başlatır; her gelin nikah öncesi gelinliğiyle bu köprüye gelir, köprünün başında arabadan iner. Alayıyla birlikte köprüyü boydan boya yürüyerek geçer, ortasına geldiğinde durur, geçmişte yuttuğu gelin ve alayının anısına Kızılırmak’a taş atarak böyle bir olayın bir daha olmaması isteğini ifade eder. Bu gelenek hala sürmektedir.
Yola devam…
Köprüyü geçtikten hemen sonra Bafra şehir merkezinden çıkıyor ve soldaki yan yola sapıyoruz. Irmak solumuzda kalacak şekilde yolumuza devam ediyoruz. Yer yer küçük köprülerden karşı yakaya geçip ırmağı sağımıza alarak da ilerleyeceğiz çünkü her iki yakada da görülmesi gereken güzellikler var.
Kolay Kasabası Bafra
20 km sonra Kolay nahiyesine geldik. Kolay, Neyzen Tevfik’in kasabası. Onun anısına kasabada bir heykelini dikmişler.
Yolda üstat Neyzen’in bir şiirinden kesit…
Yaşam üzerine fazla geldiği zaman onu zorlama
biraz duraksa
neler olup bittiğine anlam verme
Mutlaka yanlış bir şey oldu
Düşüncelerin ile dileklerin aynı orantıda değildi
ve varlığın ile buluşamadı
Sorun yok, sadece bekle
Güneş doğacaktır
Rüzgar esecek ve yağmur yağacaktır
Zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur
izlemeye devam et
Şahitlik güzeldir, hem olayın dışındasındır hem de içinde
Zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur
Kolay, küçük ve modern bir kasaba günümüzde. Çay içmek için meydandaki kahvehanelerden birine uğramazsak olmaz.
Kolay Kasabası’nın hemen yanından geçerken ırmağın yüzeyi sise bürünmüş. Kızılırmak bunu o bölgede özellikle sabahın erken saatlerinde sık sık yapar. Bu fotoğrafı çektiğimde saat 16:00 civarıydı.
Biraz daha ilerliyoruz. Burada bir baraj var; adı Derbent Sulama Barajı.
Fotoğrafta Kızılırmak üzerine kurulu barajlardan ilkini, Derbent Sulama Barajı’nın kapaklarını görüyorsunuz. Az ileride elektrik üretimi yapan ve çok daha önceden kurulmuş olan Altınkaya Hidroelektrik Santrali var. Biz Altınkaya’ ya uğramadan sola dönüp dağlara doğru çıkacağız. (Altınkaya Barajı’nın devamında bulunan iskeleden feribotla Şahinkaya Kanyonu’na gidilebiliyor)
Bafra Köyleri-Boğazkaya Köyü
Bölgede her yer birbirine çok yakın. Birinden çıkıp birkaç km sonra diğer yerleşime ulaşıyorsunuz. Suyun olduğu her yerde kesintisiz ve bambaşka bir hayat var.
Eski adı Tosköy olan Boğazkaya… Bu köyde biraz dolaşalım.
Boğazkaya’da sabahın ilk ışıklarıyla çalışkanlar iş başı yapmış.
Bir ikindi vakti köy işlerinden mi bunaldın? Hobi gerek herkese.
Derbent Barajı’nın yapıldığı ilk yıllar cami su altında kalınca müezzini ezanı okumak için günde beş vakit kayıkla minareye gelirmiş.
Bir şeyler mi yemek istiyorsunuz? Irmağın içine doğru köşk şeklinde ayaklarla uzanan ahşap yapılı balık lokantaları var. Balık her yerde.
Çünkü ortalık livar (balık havuzu) kaynıyor.
Irmak kenarında akşam seyri güzeldir.
Dede torun orada her gün bulunuyor olsalar da gün her defasında başka güzel batar. Evin az ileride ama akşam olurken semaverini alır gelirsin. Bu manzarada sohbet başka.
Boğazkaya’da gün batımını izlemeye gelmiş anne oğul.
Birkaç km ileride sağda görünen, tepedeki köye de uğrayıp bir göz atalım.
Bafra Köyleri-Asar Köyü
Irmağın az yukarısındaki bir tepeye kurulu bu köy tütün yetiştiriciliği yapıyor.
Asar Köyü’nden manzara böyle.
Evlerinin önünde üç beş kişi oturmuş, çaylar yanlarında, Bafra Tütünü diziyorlar. Tütün elde zift benzeri yıkanırken zor çıkan zehirli bir kir bırakır. Yapraklar ana damarının sapına yakın kısmından büyük iğnelere tek tek geçirilir. İğnelerin ucunda metrelerce ip bulunur. Sırası gelen yaprak, iğneden devamındaki ipe aktarılır. Sonra da yaprakla ağırlaşmış ipler kurutulmak üzere birbirine paralel askıya asılır. Sararıncaya kadar güneşte kurutulur.
Bu köy henüz dizme aşamasındaydı. Kurutma aşamasındaki haline yukarı dağ köylerinin birinde rastladım. Gezinin devamında o köye de uğrayacağız.
Yıllar önce okumuştum: Dünyanın en kaliteli tütünü iki yerde yetişiyormuş; biri Virginia (Amerika), diğeri Bafra (Türkiye).
Tekrar ırmak kenarına iniyoruz.
Her iş farklı bir incelik gerektiriyor.
Irmak boyunca adım adım ilerlemeye devam…
Ağların içinde balık arayan tavukla aynı ritmde… Bölgenin her metrekaresi cezbedici. En azından benim için tekrar tekrar gidilebilecek bölgelerden biri olduğu kesin. Her seferinde başka keşifler mümkün burada.
Bakalım ne sürprizler var bu seferki gelişte?
-Asarkale Kaya Mezarları
Bafra’ya 25 km mesafede Kızılırmak kenarındaki Asarkale Köyü’nde bulunan bu kaya mezarlarına tünellerle ulaşılabiliyor. İçerideki kayaların oyulmasıyla oluşturulmuş basamaklarla daha yukarılara çıkmak mümkün. Bu geçitler sayesinde Kızılırmak’tan kaleye su taşındığı anlaşılıyor.
Asarkale Kaya Mezarları, Paflagonya döneminden kalma. MÖ 1000 yıllarına tarihleniyor. Kısa mesafelerle beş ayrı yerde var. Sonraki dönemlerde Osmanlı İmparatorluğu da dahil olmak üzere, Irmak Geçit Karakolu olarak kullanılmış.
Günümüzde bölgenin yaklaşık 1063 hektarlık bölümü Arkeolojik Sit Alanı ve Doğal Sit Alanı olarak koruma altında.
Asarkale’nin iki yanı. Kızılırmak yüzeyi yine sislenmiş. Sabahın 6:30’u.
-Dağlarda Bir Gizli Şelale Bafra
Az ilerideki Kapıkaya Köyü’ne gidip biraz yukarılarında çadır kuracağız fakat öncesinde ırmaktan ayrılan derelerden birinin içinden yürüyüp yeni keşfedilmiş ve henüz kayıt altına alınmamış, dolayısıyla ismi olmayan bir şelaleyi ziyaret etmemiz gerekiyor.
Birkaç km’lik dere yürüyüşü… Kuru ortamdan yürüyeceğimizi sanıyorduk, patika dahi bulamadık.
İyi efor harcadık, bu güzel.
Şelale döküldüğü yerde yaklaşık 25-30 m çapında bir havuz oluşturmuş. Şelaleden ayrılıp aynı şekilde derenin içinden yürüyerek Asarkale’ye geri dönüyor ve ırmağın sol tarafından yukarı köylere doğru araçla yol almaya başlıyoruz.
Irmağın dar bölgelerinde ırmak altından geçen tüneller var. 2 bin yıl kadar önce savunma amaçlı yapıldığı düşünülüyor.
Bafra Köyleri-Kapıkaya Köyü
Irmak aşağılarda kalmaya başladı. Biraz daha çıkalım.
Buraya kadar ilk kısmını tamamladık. 40 km kadar dağlara çıktıktan sonra geri dönüşümüzde fotoğraftaki yere, Kapıkaya Köyü’nün yakınlarına çadırımızı kuracağız.
Biz çıktıkça şanlı Kızılırmak küçülüyor. Sis yukarılardan kendini daha fazla belli ediyor.
Irmak’tan ayrıldıktan sonra 40 km kadar yol aldık. Orada bir köy var uzakta.
Bafra Köyleri-Sarpun Köyü
Bu dağ köyünde tarım ve hayvancılık yapılıyor. Tabii ki neredeyse Bafra’nın tüm köylerinde olduğu gibi tütün yetiştiriciliği de.
Vezirköprü’ye bayağı yakınlaştık. Hatta Hitit İmparatorluğu’nun en önemli kentlerinden biri olan Nerik (Oymaağaç)’e de.
Sarpun Köyü’nde harman yeri. Hava çok sıcak.
Ter ve kepek tozu içinde kalmışlar. Kolay gelsin!
Tütün yapraklarını iğneye dizen dede. Biraz sohbet ettik.
Yeşilden sarıya geçiş. Tütünler askıda kurutuluyor.
Daha da yukarılara doğru tırmanmaya devam ediyoruz.
Bafra Köyleri-Akalan Köyü
Sırada fasulyesiyle meşhur Akalan Köyü var.
Beyaz fasulyesiyle yörede meşhur Akalan Köyü. Artık balık yok, yer gök fasulye.
Deniz ve ırmaktan oldukça yukarılardaki bu dağ köyü İç Anadolu ikliminin karakteristik özelliklerine sahip. Nemden uzak havası mis gibi.
Bir köy evi penceresi…
Pencerenin altında öğlen dinlencesi…
Herkes işinde gücünde.
Yüz yıllık ahşap evlerle dolu bir köy. Evlerin içi nefes alıyor.
Güzel bir köyü daha geride bırakıp konaklama bölgemize dönüyoruz.
Uluslararası Ekstreme Outdoor Spor Festivali Kapıkaya Fest (Kapıkaya Festivali)
Dağlardan Kızılırmak kenarına iniyoruz artık. Kapıkaya Köyü’ne dönüp çadırlarımızı kuralım. 3 gece buradayız. Çünkü çeşitli ekstreme outdoor sporların yapılacağı Uluslararası Kapıkaya Fest başlamak üzere.
Her sabah gün doğmadan uyanıp, aracımızla ırmağın iki yakasını keşfe çıktık. Bu güzel coğrafyada unutamadığımız 4 harika gün geçirdik.
Şimdi sadece yamaç paraşütünden birkaç fotoğraf paylaşıyorum.
Çünkü Kapıkayafest, çeşitli outdoor sporların yapıldığı, 4 gece 5 gün süren uzun soluklu bir festival.
İtalyan akrobasi takımının gösterilerinden birkaç kare.
Kayaya oyulmuş dev kapının üzerinde yerli ve yabancı akrobatların gösterileri. Kapının oyulması binlerce yıl öncesine tarihleniyor. Kesin olmamakla birlikte en az 5 bin yıl. Bu hakim kapı, ırmak boyunca gelen düşmanı gözetlemek için ideal bir yer olmuş.
Ankara’ya dönüyoruz. Doyamadığım bir bölgeden ayrılıyorum ama tekrar geleceğim. Festival ile ilgili detaylı bilgi ve fotoğrafları Kapıkaya Fest Tam Bir Festival Havası başlıklı yazımızda bulabilirsiniz. Doğanın tüm yönleriyle barış içinde ve sağlıcakla kalın.
Samsun ve Orta Karadeniz ile ilgili diğer yazılarımız için Orta Karadeniz Gezi Rehberi‘ne bakmayı unutmayın.
Yorumlar (2)
Emeklerine sağlık Müjgan Hocam, 2018 Kapıkayafest i hasretle bekliyoruz 🙂
Teşekkür ederim Ali hocam 🙂 Aynı şekilde bekliyoruz.