- Birleşmiş Milletler Gezisi
- Cenevre Bilim Tarihi Müzesi
- Dağcılığın ve Kış Turizminin Doğum Yeri Chamonix
- Cenevre’nin Kalbi Ville Haute Gezisi
- Cenevre Turistlere Ulaşımın Bedava Olduğu Şehir
- Blausee Gezisi
- Monte Brè, İsviçre’nin En Güneşli Dağı
- Aare Boğazı (Aareschlucht) Gezisi
- Muhteşem Bir Dağ Gölü Wildsee Gezisi
Birleşmiş Milletler Gezisi de nereden çıktı dediğinizi biliyorum. Benim şöyle bir huyum var. Okurken, araştırırken ya da dinlerken dikkatimi çeken bir yer olduğunda onu noktasal yeri ile birlikte not eder bir gün notlarıma baktığımda yoğunlaşma gördüğüm bölge için artık zamanı geldi diye düşünür bölgeye yönelik fırsatları takibe başlarım.
Bu kapsamda bu seferki durağımız Cenevre. Cenevre de görülmesi gereken kamusal diyeceğim 2 yer var. Birincisi Birleşmiş Milletler Kompleksi (Palais des Nations), ikincisi ise CERN (The European Organization for Nuclear Research).
Yaptığım planlamada bu 2 komplekse de günü içerisinde zaman planlaması yapmıştım ancak gitmeden hemen önce her ikisi için de önceden rezervasyon yapmak gerektiğini öğrendim.
Maalesef CERN için 15 gün önceden rezervasyon yapmak gerekiyormuş çünkü verilen siteye girdiğinizde yaklaşık 15 günün dolu olduğunu kendiniz de görüyorsunuz. Bu nedenle üzülerek de olsa CERN tercihimi başka şekilde değerlendirip gezmek üzere Birleşmiş Milletler Kompleksine odaklandım.
Harita da gördüğünüz gibi kompleks Cenevre’nin en büyük parkı olan 45 hektarlık Ariana Park içerisinde bulunuyor. Liman manzaralı bu güzel arazinin esas sahipleri Revilliod de Rive ailesi imiş.
Birleşmiş Milletler Kompleksi
Birleşmiş Milletler’e Ulaşım
Şehirde ulaşım oldukça kolay ve basit. Buraya şehir merkezinden 5, 8, 11, 22, 28 Numaralı Otobüsler ile 13 ve 15 Numaralı Tramlar vasıtasıyla ulaşabilirsiniz. Kompleks kaldığım hostele yakın olduğum için buraya yürüyerek geldim.
Tavus Kuşları İçin Bağışlanmış Arazi
Kompleksin ilginç bir tarihi var. Açıkçası ben hiç bahçede göremedim ama ailenin son torunu burayı Palais des Nations bahçesinde tavus kuşlarının serbestçe dolaşması şartıyla Cenevre’ye bağışlamış. Nitekim Cenevre’nin en tarihi, merkezi ve zengin bölgelerinden birinin adı bugün Rive. Bu ismin de semte aileye olan hürmeten verildiğini değerlendiriyorum.
Palais des Nations binası ilk olarak Milletler Cemiyeti Binası olarak Cenevre’de inşa edilmiş. Muhtemelen burada inşa edilmesinin nedeninin şehrin İsviçre’de olması ile Fransa, Almanya, İtalya’ya yakın İngilizlerin de etkili ve yerleşik olduğu bir bölge olmasına bağlıyorum.
Tarihi yapılar 1929 ve 1938 yılları arasında inşa edilmiş. 1946 yılına kadar Birleşmiş Milletlerin merkezi burasıymış daha sonradan merkez buradan alınıp 1952 yılından itibaren New York’taki bugünkü Birleşmiş Milletler karargahına taşınmış.
Bugün 600 m uzunluğu, 8,500 kişinin aynı anda toplantı yapabileceği 34 konferans salonu, 1600 çalışan ve 2800 ofisi ile New York’taki Birleşmiş Milletler Karargahından sonra Dünya’daki ikinci büyük Birleşmiş Milletler merkezini oluşturuyor. Her sene burada yapılan konferanslara 60.000’den fazla delege katılıyormuş.
Bir Protesto Alanı Olarak Kırık Sandalye
Komplekse girmek için 2 giriş kapısı var. Birincisi fotoğrafta ve haritada gördüğünüz kırık sandalyenin hemen karşısında bulunan ünlü bayraklı kapı. İkincisi ise daha yukarıda yine fotoğrafta gördüğünüz Ariana Müzesi’ni geçtikten sonraki Cenevre Müzesi’nin de karşısında yer alan Pregny Kapısı.
Resmi ziyaretçiler de ilk girişlerini kayıt yapılması için buradan yapıyor daha sonraki girişlerini bayraklı kapıdan yapabiliyor. Gördüğünüz kırık sandalyenin altı neredeyse her gün protestocularla dolu oluyor. Dikkat çekmek istenen her olay burada protesto ediliyor. Zaten kırık sandalye de eksik olan ya da doğru gitmeyen olayları temsil ediyormuş.
Yukarı doğru devam ediyor ve Ariana Müzesi’ne geliyorum. Müzenin hemen önünde oturan Gandhi Heykeli var. Müzede 1200 sene öncesinden günümüze 20.000 fazla eser sergileniyor. Ayrıca, burası Uluslararası Seramik Akademisi’nin de merkeziymiş.
Birleşmiş Milletler Rehberli Geziler
Sonunda Pregny Kapısı’na geliyoruz. Buraya 10:00-12:00 ve 14:00-16:00 saatleri arasında ziyaretçi olarak giriş yapılabiliyor. Ancak tek başına gezi değil rehberli tura izin veriliyor.
-Giriş
Büyük çanta ve valizlerle giriş yasak. 10 yaşın altındaki çocuklar için de Aileleri yanında da olsa içeriye girişe sıcak bakılmıyor. Ziyaretçilerin yanında pasaportlarının da olması önemli. İçeri giriş oldukça sıkı şekilde kontrol ediliyor.
Girişi geçtikten sonra hemen resminizi çekip resimli giriş kartı üretiyor ve size veriyorlar. Şanlıyım ki 14:30 grubuna yetiştim ve grup çıkmak üzereyken telefon edip durdurdular. Rehberler tercihinize bağlı olarak ya İngilizce ya da Fransızca konuşuyor ancak ben 15 dilde gezi yapılabildiğini duydum. Gruplar E19 numaralı binadan çıkarak kompleksi geziyor. Neredeyse her bölümde grup sayılıyor.
-The Human Rights and Alliance of Civilizations Salonu
Sırasıyla gezdiğimiz yerleri anlatmak istiyorum. İlk önce The Human Rights and Alliance of Civilizations Salonu’nu gezdiriyorlar. Salonun dekorasyonunu ünlü sanatçı Miquel Barcelò yapmış.
-The Salle des Pas Perdus
Daha sonra The Salle des Pas Perdus’u geziyoruz. Kendinizi bir sanat galerisinde hissediyorsunuz. Ayrıca, buradan binanın hemen önünde bulunan göksel küreyi görebiliyorsunuz.
Göksel küre, Kuzey Kutbu’nun üzerinde 85 kuyruklu yıldız ve 840 yıldızın dönüşünü tasvir ediyormuş. Rehberin söylediğine göre çözülemeyen motor arızası nedeniyle maalesef artık göksel küre dönmüyormuş.
-The Assembly Hall
Şimdi ise kompleksin en büyük salonu olan The Assembly Hall salonundayız. Burada herkes bir yandan rehberi dinlerken fotoğraf çektirerek günü anısallaştırıyor.
-The Council Chamber
Şimdi ise kompleksin en güzel salonu olan The Council Chamber bölümündeyiz. Rehberin dediğine göre kompleks içerisindeki en tarihi konuşmalar bu salonda olmuş. Salonun duvar ve tavan süslemelerini ise José Maria Sert yapmış.
Palais des Nations kompleksi oldukça tarihi diyebileceğim özelliklere sahip. Bir sanat sergisi gibi. Milletler Cemiyeti döneminden kalma en az 2000 parça binaya yayılmış durumda. Bunların çoğu ise üye ülkelerin hediyeleri.
Benim ise en çok dikkatimi Çin Halk Cumhuriyeti’nin hediyesi Temple of Heaven isimli bu parça çekti. Evet kompleks ile ilgili anlatabileceklerim bu kadar.
Değerlendirme
İlginç bir deneyim oldu. Şehir, kasaba, saray vb. gezmenin ötesinde her gün ismini tv’lerde duyduğumuz bu komplekste bulunmak bile çok değişikti.
Ben de New York’taki Birleşmiş Milletler Karargahından sonra Dünya’daki ikinci büyük Birleşmiş Milletler merkezini oluşturan Palais des Nations kompleksinin yerinde durumsal farkındalık açısından mutlaka gezilmesi gerektiğini değerlendiriyorum. Burası ile anlatabileceklerim bu kadar.
Cenevre ile ilgili diğer yazılarımız için Cenevre Gezi Rehberi‘ne, ülke ile ilgili diğer yazılarımız için İsviçre Gezi Rehberi‘ne bakmayı unutmayın. Sağlıcakla Kalın.