Bir hayalle başlar çoğu şey.. Önce düşlersin , sonra gerçekleşir ve anı olur.. Bu anıların yarattığı gülümsemeyi paylaşmaksa daha da büyütür anıların değerini; başkalarının düşlerine de yol gösterir.. Bu sebeple paylaşmak güzeldir hayalleri ve anıları.. Bu yazıda ben de düşlerden anılara Nemrut Dağı yolculuğumu paylaşacağım sizlerle.. Umarım sizin de yolunuz güzel anılar biriktirmek üzere buralara düşer.
Sevgili yol arkadaşım aynı zamanda canım kuzenim Neşe Koca ile çıktık Nemrut yoluna.. Uçaktan indikten sonra Adıyaman’ın Kahta ilçesindeki Komagene Otel’e yerleştik.. Bu otelin işletmecisi İrfan Çetinkaya’nın düzenlemiş olduğu; çevredeki tarihi bölgeyi ve Nemrut Dağı’nı kapsayan çeşitli uzun ve kısa turlar var (Nemrut Tours).
Bizim programımız bir hafta sonunu kapsadığından vaktimizi iyi programlamamız gerekiyordu. Nemrut’a kadar gitmişken gün doğumu kadar şölenli olan gün batımını da izlemeden dönmek olmaz diyerek bu kapsamda bir tura dahil olduk.
Programımızın ana hatları şu şekildeydi..
***Gün Batımı/Gün Doğumu uzun tur (Karakuş Tepesi-Cendere Köprüsü-Eski Kahta Kalesi-Selçuk Köprüsü-Arsemia-Nemrut Dağı Doğu ve Batı Teraslarının Gezilmesi ve gün batımının/gün doğumunun izlenmesi)
Aynı turların kısa olanlarını da tercih ederek sadece gün doğumu ya da gün batımını izleyebilirsiniz. Ama benim önerim mutlaka en azından bir uzun tur alarak çevreyi de görmeniz yönünde..
Özellikle gün doğumu sonrasında aldığınız uzun turda saat itibariyle daha az ziyaretçiyle denk geldiğiniz için çok daha güzel kareler yakalayabilir, atmosferi daha kaliteli yaşayabilirsiniz..Eğer buraya kadar heyecanlanmadıysanız sizi detaylara davet ediyorum..
Nemrut Dağı Turu
-Karakuş Tümülüsü
Öncelikle Karakuş Tepesi’ne (Karakuş Tümülüsü) düştü yolumuz.. Bu tepeden Nemrut Dağı ile de uzaktan göz göze gelme imkanı buluyorsunuz. O sarı ve mistik atmosfer sizi daha buradan etkisi altına almaya başlıyor..
21 m yüksekliğindeki krallık kadınlarının gömüldüğü Karakuş Tepe Tümülüsü Nemrut Dağı Milli Parkı giriş noktasında yer alıyor. Komagene Kralı II. Mithradates annesi için inşa ettirmiş bu anıt mezar.
Tümülüsün üzeri yuvarlak taşlarla kaplı. Söylenene göre bu çakıllar tümülüsün inşası sırasında Kahta Çayı’ndan toplanıp buraya taşınmış. Adını sütunun üzerindeki kartal heykelinden alan bu anıt mezarda dört Kommagene Kraliçesi yatmakta.
Güneyde sütün üzerindeki Kartal gökteki gücü, doğudaki boğa yerdeki gücü temsil etmekte. Batıdaki sütün üzerinde tokalaşma sahnesi Mithradates ve güneş tanrısı Apollo’yu göstermektedir.
Kuzeydeki aslan oldukça yıpranmış durumda. Mezar odasına halen ulaşılamamış fakat hazine rivayetlerinden bu tümülüs de nasibini almış. Tepenin orta bölgesinde görülen göçüklerin hazine arayanların tümülüsteki izleriymiş. Esas hazinenin tarihi miras olduğu gerçeğini unutmasak keşke..
-Cendere Köprüsü
Sıradaki güzellik Cendere Köprüsü.. Roma Lejyonu Septimius Severus tarafından Cendere Suyu üzerinde ailesi onura inşa ettirilmiş. Giriş ve çıkışlardaki 4 sütunu kendisi , eşi ve iki oğlu onuruna yaptırmış. Taht kavgası sonucu küçük oğlunun öldürülmesiyle ona ait sütun da kaldırılmış. Üzerindeki kitabelerde yapılışına ve tarihine ait bilgiler anlatılıyor.
Köprü yakın zamana kadar araç trafiğine açıkken şuanda sadece yaya trafiği için kullanılmakta. Bir efsaneye göre bu köprünün bir incir ağacı tarafından yıkılacağı rivayet ediliyormuş. Rehberimizin anlatımına göre köprünün üzerinde çıkan incir ağaçları bu nedenle henüz büyümeden yok ediliyor fakat ısrarla çıkmaya devam ediyormuş.. Şansa bırakmak olmaz bence de..
-Eski Kahta Kalesi
Eski Kahta Kalesi’ne geçiyoruz şimdi de… Burası 3 medeniyete hizmet vermiş bir kale. Kommageneliler içinse önemli bir idare merkeziymiş.
Uzaktan bize güzel pozlar hediye eden görkemli yapıya tehlikeli olup bazı kazalara ev sahipliği yaptığı için uzaktan hayranlıkla bakmakla yetiniyor ve yolumuza devam ediyoruz..
-Selçuk (Memlük) Köprüsü
Selçuk (Memlük) köprüsü.. Romalılar tarafından yapılmış, Selçuklular tarafından kullanılmış, Memlukler tarafından restore edilmiş.
Bu köprünün adı literatürde çeşitlilik gösteriyor. Halk arasındaki adı ise tepki çekiyor olsa da ŞEYTAN KÖPRÜSÜ.. Bu köprünün etrafındaki kayalık bölümde basamakları andıran yapılar var. Kalenin arka tarafındaki bu basamaklardan çaya inerek su taşınıyormuş kaleye.. Bazıları bu yapılara şeytan merdivenleri dediği için adı şeytan köprüsüne çıkmış rivayete göre..
-Arsemia
Kahta Çayı’na inip güzel görüntülerimizi yakaladıktan sonra sıra geliyor Arsemia’ya..Burası Kommagene Krallığı’nın yazlık başkenti olarak geçiyor.
Güneydeki tören yolunda Mitras’ın kabartma panosu, ayin platformu üzerinde Antiochos-Herakles tokalaşma panosu ve bunun önünde Anadolu’nun bilinen en büyük Grekçe yazıtı bulunmakta. Yazıtın bulunduğu yerden başlayan 158 m derine inen bir tünel de dikkat çekiyor.
-Nemrut Dağı ve Gün Batımı
Ve artık sabırsızlığımızın son demlerinde, güneşi uğurlamak üzere belki de bunu yapabileceğiniz en mistik ortama Nemrut Dağı’na ulaşıyoruz. Turlar sizi bir noktada bırakıyor. Sizi oradan başka araçlar alıyor ve Doğu-Batı teraslarına çıkan yürüyüş alanlarının girişine kadar götürüyor. Burada belirtmek istediğim bir detay yukarısı umduğunuzdan daha soğuk..İsterseniz tesisten battaniye kiralayabilirsiniz.
Fakat dostane bir tavsiye vermem gerekirse sıkı giyinerek bu sorunu çözmek Nemrut Dağı’na tırmanırken hem ağırlık açısından hem de hareket kabiliyeti açısından çok daha konforlu olacaktır. Ben ekim ayında gittim. Eldivenlerim vardı ve hiç pişman değildim..
Yukarı çıkışlarda genelde doğu terasından çıkılıp batı terasından indiriyorlar ziyaretçileri.. Çıkışta çantam biraz ağırdı ve açıkçası beni biraz zorladı. Bu sebeple ihtiyaçlarınızı gözden geçirip sadece hafif bir tırmanış yapmanız faydalı olabilir. Doğu terasına çıkarken tahtadan yapılmış yürüyüş yolu belli bir noktadan sonra bitiyor ve toprak arazi üzerinde tırmanıyorsunuz.
Fakat batı terasında bu tahta yol kesintisiz devam ediyor. Tırmanış sonrasında kalabalığa rağmen Nemrut sizi büyüleyici havasıyla kucaklıyor ve siz yorgunluğu kenara bırakıp acilen hayran olmaya başlıyorsunuz..
Nemrut Dağı, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alıyor. 2150 m yüksekliğindeki dağın zirvesinde Kommagene Krallığı’nın meclisini temsilen meclis şeklinde yapılmış Helenistik döneme ait heykeller bulunuyor.
Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek için yaptırdığı mezarı buradadır fakat henüz bulunamamıştır.
Yaklaşık 10 m yüksekliğindeki heykeller doğu, batı ve kuzey teraslarına yayılmıştır. Doğu terası kutsal merkezdir ve bu nedenle en önemli heykel ve mimari kalıntılar burada bulunmaktadır. Heykellerin başları zamana yenik düşerek tahtlarında oturan gövdelerinden ayrılmış olsalar da görkemlerinden hiç birşey kaybetmemişler.. Kültürleri birleştirmeyi ve ölümsüzlüğü hedefleyen bir kral olan I. Atiokhos’un bu nedenle başka kültürlerin tanrılarını bir araya getirecek heykelleri yaptırdığı sanılıyor.
Tüm tanrıların sembolize edilmiş olması bu bölgenin tümü tarafından korunmasını ve sonsuza kadar baki kalmasını amaçlıyormuş. Kommagene’nin kelime anlamı ise “GENLER TOPLULUĞU”. Aynı zamanda bir kraliçenin adının krallığa verilmiş olması ; ayrıca imparatorluğun kadınları için yapılan Karakuş Tümülüsü anıt mezarı kadına verilen önemin de altını çizmekte. Nemrut Tümülüsü ile Karakuş Tümülüsü’nün konumlandırılışında krallığın erkekleri güneşin batışını izlerken kadınlar ise ayın doğuşunu seyretsinler detayı hakim.
Soldan sağa heykeller, kral I. Antiochos, Kommagene tanrıçası Fortuna Thyce, tanrı Zeus (Oromasdes), tanrı Apollo (Mithras-Helios-Hermes) ve Heracles (Artagnes-Ares-Herkül). Aynı zamanda bu tümülüste batı terasında 2000 yıllık dünyanın en eski horoskopu bulunmakta. Bu aslanlı horoskop Kral Antiochos’un tahta geçtiği günü anlatıyormuş. Nemrut’ta tüm Tanrıların çift isimli olarak anılmasının nedeni, Grek ve Pers uygarlıklarının inanç, kültür ve geleneklerinin bütünleştiği güçlü bir krallık olması.
Batı terasında günü uğurladıktan sonra bu büyülü dünyadan istemeyerek ayrılıp çıkışın aksine kolay bir şekilde aracımıza ulaşıyoruz. Yalnız çıkışta dikkatimizi çeken ufak bir detayı da görevliye sormadan edemiyoruz tabi. Çıkış yolunda hiçbir aydınlatma yok. Gün batımında güneş size eşlik ettiğinden bir sorun olmuyor elbette.
-Nemrut Dağı ve Gün Doğumu
Fakat gün doğumunu seyretmek istediğinizde karanlıkta zorlu tırmanışı nasıl gerçekleştireceğimizi sorduğumuzda aldığımız cevap ay ışığının yeterli olacağı yönünde oldu! Bizim şansımıza dolunay olması sanıyorum ki Nemrut’un bize en güzel hediyesiydi. Ama diğer dönemlerde neler yaşanıyor orası şuan benim için de muamma..
Biz gün doğumu tırmanışımızda kesintisiz tahta yolu kullanabilmek adına batı terasından tırmanmak istedik ve bunu rehberimize ilettik.
— SORU: Neden batı terasından çıkmıyoruz oranın yolu daha düzgün ??!!
— CEVAP: Eee siz çıkın abla napalım!!
Biz ne yaptık? Dolunayın verdiği cesaret ve maceracı ruhumuzun birden çevrim içi olmasıyla batı terasından sadece kuzenim ve benden oluşan iki kişilik dev kadromuzla tırmanışımızı tamamladık!!
Evet tedirgin olduk, evet kalp atışlarımızdan başka hiçbir ses duymuyorduk VE EVET İYİ Kİ YAPMIŞIZ!! Çünkü dolunay ve Nemrut’un mistik havası bize o kadar iyi davrandı ki adrenalin kocaman bir gülümsemeyle yer değiştirdi.. Siz yine de “Sakın evde denemeyin!”..
Kahta’da Ne Yenir? Nerede Yenir?
Yeri gelmişken çiğ köftenin tarihçesi ve Nemrut ilişkisinden de bahsedeyim biraz..
Kral Nemrut, Hz. İbrahim’i tek tanrıya inandığı için yakmaya karar verir. Halka emir verip krallıktaki tüm ağaç ve odun parçalarını toplatır. Evlerde yemek pişirmek için odun kalmamıştır ve ateş yakılması yasaklanmıştır. Dağda avlandığı için bu emirden habersiz olan bir avcı, avladığı geyiği evine getirerek eşinden pişirmesini ister. Eşinden kralın ateş yakma yasağını öğrenen avcı da çaresiz emre itaat eder. Geyiğin sağ arka bütünü ayırır, ince ince taşla döverek ezer. Bulgur, biber ve tuz katarak, ezdiği et ile bunları iyice yoğurur. Çiğ köftenin ilk kez bu avcı ve ailesi tarafından yapıldığı rivayet edilir.
Otele yerleşmemizin ardından gün batımı uzun turumuzun başlamasına 1 saate yakın bir vaktimiz vardı. Çiğ köftenin ana vatanına kadar gelmişken yemeden dönmek bu geziye haksızlık yapmak olurdu..Otelin hemen bitişiğindeki Tadıyaman Çiğ Köftecisi’ne attık koşar adım kendimizi..
Gayet uygun bir fiyata bitiremeyeceğimiz kadar büyük ve lezzetli bir porsiyonla şenlendirdik damaklarımızı..Gün doğumu ve gün batımı turlarının arasında fırsat bulduğumuz o kısacık zamanda akşam yemeğimizi yemek için de “Kahta Ocakbaşı’nı” tercih ettik. 24 Saat açık ve Urfa kebapları çook lezzetli.. Herkes çok güler yüzlü.. Yakınlarda kalıyorsanız keyifle tercih edebilirsiniz..
Hafta sonu için gitmiştiniz ama her şeyi 1 güne sığdırdınız ertesi güne ne kaldı diye düşünecek olursanız biz sabah otelin bahçesinde keyifli bir kahvaltı yaptıktan sonra Urfa’ya doğru yola çıktık ayıptır söylemesi.. Onu da anlatırım bi’ ara neden olmasın..
Olmaz demeyin, vakit yok demeyin.. Kendinize ayıracağınız bir vakit her zaman olmalı bence.. Bu vakti değerlendirmek için alternatifler ararsanız bu yazı umarım bir fikir verir.. Görüşmek üzere..
Yorumlar (1)
Evet çok güzel bir yazı. Yazar olmak isterseniz her zaman bekleriz