- Antalya’nın Adı Nereden Geliyor?
- Türkiye’nin En Güzel Yeri Kaleköy (Birinci Bölüm)
- Türkiye’nin En Güzel Yeri Kaleköy (İkinci Bölüm)
- Antalya’nın Güzeli Düden Şelalesi
- Türkiye’nin En Güzel Yeri Kaleköy (Üçüncü Bölüm)
- Türkiye’nin En Güzel Yeri Kaleköy (Dördüncü Bölüm)
- Adrasan Kalkışlı Tekne Turu
- Dünyaca Tanınmış Kaputaş Plajı
- Meis; Kendisi Küçük, Keyfi Büyük Ada
- Kaş’ta Bir Küçük Çakıl Plajı
- Limanağzı Nuri’s Beach
- Antalya’da Bir Konya Mutfağı “TİRİTÇİZADE”
- Bir Antalya Klasiği, Şişçi Ramazan
- Antiphellos Antik Tiyatrosu Gezisi
- Kaş, Antalya’da Bir Yasemindir
- Manavgat Şelalesi’nde Bir Gezi
- Side Antik Kenti Gezisi
- Antalya’nın Tatil Köyü Side Gezisi
- Günübirlik Alanya Gezimiz
- Kurşunlu Şelalesi ve Yeşilin 50 Tonu
- Günübirlik Tazı Kanyonu Gezisi
- Saklıkent Kayak Merkezi-Antalya
- Evdir Han Antalya’da Bir Selçuklu Kervansarayı
- Zeytinpark-Antalya Gezisi
- Patara Antik Kenti ve Patara Plajı
- Olimpos Antik Kenti ve Olimpos Plajı
- Yazın Yaptığımız Adrasan Gezisi
- Dünyanın Ucundaki Gelidonya Feneri
İlk iki bölümde Kaleköy’de geçirdiğimiz ilk günü anlatmıştım. Türkiye’nin En Güzel Yeri Kaleköy (Üçüncü Bölüm) kapsamında ise ikinci gün sabahtan öğlene kadar yaptığım sabah çekimler ile bu çekimler sırasında başıma gelen felaketleri :)) ve denize tekrar kavuşmamızı anlatacağım.
Gün doğumu çekimi yapmak üzere sabah 05:00 gibi kalkarak birinci bölümde anlattığım noktaya geldim. Ortalık çok sakin ve neredeyse ışık bile yoktu. Bir köyde olduğumuz için horoz sesleri arasında güneşin yüzünü göstermesini bekledim. Bu esnada yanımdan bir genç köylü kadın geçti. Yavaş yavaş kıyıya doğru indi. Çok merak ettim balık mı tutacak diye. Normal çünkü burada. Sahilde durdu ve elbisesi ve şalvarıyla denize girdi. Yüzerek boğazın ortasına kadar gitti.
Gerçekten köyün tüm kadınları hem güçlü hem de yetenekli. Her türlü tekneyi kullanabilen hatta kürek çeken kadınları görünce insan hakikaten şaşırıyor. Kekova’ya gelen tüm teknelere ürettikleri/pişirdikleri/
Kaleköy Gezisi
Kekova Ay Batımı
Pansiyonun önüne geldiğimde inanılmaz bir olay ile karşılaştım. Gün doğumu sırasında 0 seviye deniz diyebileceğim çarşaf gibi bir deniz ve aynı anda net bir ay batışı.
Yani ben güzel bir gün doğumu fotoğrafı çekmeyi beklerken muhteşem bir ay batımı fotoğrafı çektim. Şansımı hemen adacıklar bölgesinde de denemeye karar verdim.
Telefon ve Cüzdan ile Denize Girmek
Roma Dondurmacısı’nın önünde iskeledeyim. Şanslı günün devamını da istiyorum. Muhteşem bir dinginlik değil mi. Hava o kadar güzel ki zaman itibariyle yumuşak olan ışığı daha da bastırıyor ve ortaya çarşaf gibi bir denizle birleşen muhteşem sahne çıkıyor.
Bu sahneyi kaçıramazdım. Dikkatli bir şekilde taş iskeleden suya girdim. Makinemi 10 saniye sonra otomatik çekim moduna aldım. Güneş hızla yükseliyor. Acele ediyorum. Bu fotoğrafı çektikten sonra taş iskelenin ucuna gittim ve makinemi yerleştirdim. Tam kayıkla birlikte fotoğraf çektirecekken ayağım kaydı ve suya düştüm. Maalesef cep telefonum ve cüzdanım cebimdeydi dolayısıyla kredi kartlarım da:)).
Hemen pansiyona koştum. Telefonumu ve kartlarımı acilen kurutmam gerek ancak çok erken olduğu için bu saatte birini de bulmam imkansız. Neyse yaklaşık yarım saat sonra kahvaltı hazırlığı için mutfak açılmıştı. Telefonu ve kartları pirinç içerisine koyup beklemeye başladım. Endişem kartlar çalışmaz ise burası ve bundan sonraki ödemeleri nasıl yapacağım.
Fotoğraf Çekmeye Devam
Nasıl bir alışkanlık haline geldiyse bu ortamda bile hala fotoğraf çekmeyi düşündüm. Kekova, geceyi rahat geçirip dinlenebilmek adına mavi yolculuk tutkunlarının Akdeniz’de vazgeçemedikleri önemli bir uğrak yeri haline gelmiş. Kekova Adası ile Kaleköy arasındaki boğaz trafiği bizim İstanbuldaki boğaz trafiğini andırıyor.
Gün içinde oldukça hareketli olan boğazda tekneler Kaş ve Demre arasında gidip gelirken Kaleköy’ün önündeki rotayı kullanıyorlar. Demirleyip geceleyen yabancı bandıralı tekne sayısı oldukça fazla.
Ancak burası tekneler için de oldukça tehlikeli bir yer. Özellikle de burayı iyi bilmeyen kaptanlar için. Biz buradayken denizin ortasında gibi görünüp kara oturan ve Kaleköylüler tarafından kurtarılmaya çalışılan büyük bir tekne ile karşılaştık. İşin garibi her işe bilen bir bilen dondurmacı ve The I am Here Cafe işleticisi Mustafa ÇAN kurtarma ekibinin başındaydı.
Şuanda tekne kurtarma, dondurma siparişi, öğlen için kafeye rezervasyon alma ve direkt satışları bitirmiş köye geri dönüyor (Tekneyi sürüyor).
Akşam bize hayatımızda yemediğimiz kadar taze yapılmış dondurma yedirmişti. Güzel bir muhabbetten sonra geç bir vakit kafeden ayrılıp uyumaya pansiyona geldik. Bir insan bu kadar nasıl çalışkan olabilir diye düşündüm kendi kendime…
Telefon ve kartlarımın kurumasını bekliyorum. Hala ortalarda kimse yok. Eğer denize gireyim, sahilde kitabımı okuyayım, müziğimi dinleyeyim, aman partiler falan hiç bana göre değil, kafamı dinlemek istiyorum tatilcilerindenseniz hah işte burası tam size göre gerçekten.
Yavaş yaşıyor insanlar burada. Stres yok. Yetişmek ve yetiştirmek yok. Güneşin doğuşu üfff yine mi? dedirtmiyor arkadaş mutlu ediyor insanı. Her andan zevk alıyor ya insan.
Tekrar Denize Kavuşmak
Acı haber geldi. Pirinç de işe yaramadı. Telefon sizlere ömür. Zaten eskiydi. Sorun değil. Neyse ki kredi kartları yaşıyor. O sırada bizimkiler de kahvaltı için gelince atladık denize.
Deniz kaplumbağaları caretta carettalar sabah dinginliğini çok seviyor. Daha tur tekneleri ortada yokken ailece geziyorlar. Yanımızdan geçiyorlar bizlere günaydın demek ister gibi.
Kahvaltı hazırlanırken oğlumla birlikte kanolara atlayıp köyün bir sağını bir solunu arşınladık. Oğlum yarış teklif edince onu da kabul ettim.
Boğazın ortasındaki kayalara kadar gidip pansiyona kadar yarış yaptık. Hala diri olmak beni sevindirdi. Az bir farkla yarışı kazandım. Tam bir pansiyona varırken kayalarda olan kanocu arkadaşlar Kekova Adası’na batık şehre doğru sürdüler. Anında Sahil Güvenlik gelip uyardı.
Geçte olsa tekrar kahvaltı vakti. Bu gün benim için özel bir gün çünkü öğleden sonra manzarasını çok merak ettiğim Simena Kalesi’ne çıkıp fotoğraf çekeceğim. Dördüncü bölümde de Simena Kalesi’ni ve buradan Kekova’nın nasıl göründüğünü anlatacağım. Havanın güzel olması içim dua ediyorum. Çünkü başka şansım yok.
Diğer Antalya ya da Likya Yolu yazılarımıza da bakmayı unutmayın. Sağlıcakla kalın.