- Antalya’nın Adı Nereden Geliyor?
- Türkiye’nin En Güzel Yeri Kaleköy (Birinci Bölüm)
- Türkiye’nin En Güzel Yeri Kaleköy (İkinci Bölüm)
- Antalya’nın Güzeli Düden Şelalesi
- Türkiye’nin En Güzel Yeri Kaleköy (Üçüncü Bölüm)
- Türkiye’nin En Güzel Yeri Kaleköy (Dördüncü Bölüm)
- Adrasan Kalkışlı Tekne Turu
- Dünyaca Tanınmış Kaputaş Plajı
- Meis; Kendisi Küçük, Keyfi Büyük Ada
- Kaş’ta Bir Küçük Çakıl Plajı
- Limanağzı Nuri’s Beach
- Antalya’da Bir Konya Mutfağı “TİRİTÇİZADE”
- Bir Antalya Klasiği, Şişçi Ramazan
- Antiphellos Antik Tiyatrosu Gezisi
- Kaş, Antalya’da Bir Yasemindir
- Manavgat Şelalesi’nde Bir Gezi
- Side Antik Kenti Gezisi
- Antalya’nın Tatil Köyü Side Gezisi
- Günübirlik Alanya Gezimiz
- Kurşunlu Şelalesi ve Yeşilin 50 Tonu
- Günübirlik Tazı Kanyonu Gezisi
- Saklıkent Kayak Merkezi-Antalya
- Evdir Han Antalya’da Bir Selçuklu Kervansarayı
- Zeytinpark-Antalya Gezisi
- Patara Antik Kenti ve Patara Plajı
- Olimpos Antik Kenti ve Olimpos Plajı
- Yazın Yaptığımız Adrasan Gezisi
- Dünyanın Ucundaki Gelidonya Feneri
İlk üç bölümde sizlere genel olarak buraya gelirseniz ne yaşayacağınızı anlattım. Türkiye’nin En Güzel Yeri Kaleköy (Dördüncü Bölüm) kapsamında ise buranın tarihini keşfedeceğiz.
Bunun için en doğru yer ise tabii ki son gün öğleden sonraya sakladığım tarihte Kekova’nın en stratejik yeri olan Simena Kalesi.
Bunu yerinde görmek ve fotoğraflarımla aktarabilmek için dik bir patika yol ve de yer yer günümüze kadar gelen antik basamakları çıkarak kaleye ulaştım. Maalesef yaşlı olanların çok dik basamaklı yolu olan kaleye çıkma şansı yok çünkü ayaklarınız dışında size yardımcı olabilecek hiç bir araç yok.
Kaleköy Gezisi
Simena Kalesi Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücreti
Gündüzleri kapıda genç bir memure duruyor. Girişte ücret olarak 14 TL (2020) alıyorlar. Yaz döneminde ziyaret saatleri 09:00-19:00 saatleri arasında kış döneminde ise kale 17:00’da ziyarete kapatılıyor. Biletimi aldıktan sonra kale ile ilgili bir broşür olup olmadığını sorduğumda genç memure hanım yok dedi.
Bu konularda gerçekten çok zayıfız. İnsanlar kaleyi ziyaret edince iş bitti sanıyoruz. Halbuki o broşür adam ülkesine döndüğünde daha kaç kişi tarafından incelenecek kimsenin fikri yok. Örneğin ben ziyaret ettiğim yerleri yazarken o broşürlerden de yararlanıyorum.
Simena Kalesi’nin Yeri
Buranın zamanında ne kadar stratejik bir yer olduğunun en önemli kanıtı tabii ki Simena Kalesi. M.Ö. 4. yy.dan günümüze kadar gelmiş olan bu kale tüm Kekova’ya hâkim bir konumda yer alıyor.
Kimsenin yaşamadığı hemen karşıda görülen 4,5 km² büyüklüğündeki maki kaplı kayalık Kekova Adası ve çevresindeki kıyılarda doğal, kültürel ve coğrafi değerlerin korunması amacıyla 260 km² lik özel çevre koruma alanı oluşturulmuş.
Kekova Adası; Kaleköy’e sadece 700 m uzaklıkta, 7,4 km uzunluğunda bir ada. Bilmeyenler için yazıyorum Kekova Adası Akdenizdeki ülkemizin en büyük adası.
Adanın köye bakan kuzey kıyıları denizin 4-5m derinliklerine kadar uzanan taş merdivenler, ev ve iskele kalıntıları gibi antik çağlardaki depremlerde suya gömülen uygarlık izleri ile dolu. Yani Likyalılar kaybetmiş ama turizm kazanmış.
Ada bir süre İtalyan işgalinde kalmış ancak 1932 yılındaki anlaşma ile Türkiye‘ye bırakılmış. Tek başına Kekova bölgesini Akdeniz’in tüm hırçınlığından koruyor.
Simena Kalesi’nin Zirvesi
Tahminen 100 m yükseklikteki kalenin en tepesine çıktığınızda karşınıza muhteşem bir Kekova manzarası çıkıyor.
Kalenin en tepesinde bir de eski bir top var. Gördüğüm kadarıyla kale gibi top da orta çağdan kalma. Kalenin bulunduğu tepenin batı tarafında Koç Ailesinin yazlığı var. Maalesef sadece aile buradayken kalenin ışıklandırmaları açılıyormuş ki böyle Dünyaca tanıtılması gereken bir yer için hiçte hoş değil.
Simena Kalesi ve Fotoğraf
Burasının antik çağlarda Akdeniz’in en korunaklı liman özelliğini de dikkate alırsak zamanında bu bölgenin Likya’nın çekim merkezi olduğu ve dönemine göre çok kalabalık şehirleri ihtiva ettiğini söyleyebiliriz.
Batık şehir, Üçağız Köyü, irili ufaklı adaların eşsiz manzarası, Kaleköy’ün tepeden masalımsı görüntüsü ……..büyüleniyorum. Anlatılmaz yaşanır diyorlar ya sanırım buradan bahsediyorlar.
Adacıklar bölgesinde deniz çok sığ. Zaten küçük adacıklar arasından kıyıya doğru uzanan su altında kalmış yol ve rıhtım kalıntılarını izlemek mümkün. Denizin içerisindeki lahit ise sadece bölgenin değil Antalya’nın simgesi gibi. Aslında yasak olmasına rağmen ben de dahil herkes lahitin etrafındaki sığ denizde yüzüyor, kano kullanıyor.
Her tarafta caretta carettalar. Özellikle gün batımında inanılmaz bir ortam. Denizden çekim için mükemmel sahneler. Ama siz siz olun üçüncü bölümde anlattıklarımı yaşamak istemiyorsanız ve su içerinden çekim yapmak istiyorsanız adacıklar bölgesinde denize sakın telefonunuzla ve cüzdanınızla gelmeyin pansiyonda bırakın gönlünüz rahat olsun.
Şu an kalenin doğusuna bakıyorum. Sabah gün doğumunu beklediğim yerleri görüyorum. Koylara park etmiş yelkenlileri görüyorum. Buradan boğaza girip çıkan tekneleri seyretmek çok zevkli. Manzara harika. Yazar Falih Rıfkı Atay “Yeryüzündeki Cennet” diye boşuna dememiş buraya.
Köyün Likya dönemine ait taş evleri, yeşilliği, çiçekleri, daracık sokakları, antik tiyatrosu bir labirent gibi tepeden. Manzarayı betimlemeye sözcükler yetersiz kalıyor. Yaratıcılığı tetikleyen bir ortam. Ruhum yıkanıyor sanki.
Kalenin tam doğu tarafına geçtiğinizde bu görüntü karşılıyor sizleri. Nekropol de kale gibi çok eski çağlara dayanıyor. Gördüğünüz lahit mezarlar sadece önemli kişiler için yapılıyor. Kim bilir burada kimler yatıyor.
Burada değişik çekim teknikleri denedin. Sanki nekroplolü gezen aile ile beraber ben de yürüdüm. Son çekimlerimi yapıp kaleye son kez el sallayarak çıktım.
Akşam Yemeği Öncesinde The I am Here Cafe
Ben kaleden inerken bizimkilerde öğleden sonra dondurması kapsamında The I Am Here Cafe’ye çıktılar ve orada buluştuk. Tekneler ile gelen kalabalık bir grup ile karşılaştık. Ortam zaten harika…
Buraya Dünya’nın her yerinden insanlar geliyor. Hepsi de buradan çok mutlu bir şekilde ayrılıyor. Buna yedikleri dondurmaların katkısı da küçümsenemez. Çünkü ileride dergilerde, gazetelerde vb. Kaleköy ile her karşılaştığında aklına direkt o tag gelecek. #dondurma# Onlar anı fotoğrafı çektirirken cep telefonumla bir kare de ben aldım.
The I Am Here Cafe bir aile işletmesi. Mustafa Bey ve eşi kafeyi beraber işletiyor. Oğulları Mevlüt Bey ise onlara destek veriyor. İnsan denize girince acıkıyor tabii ki. Kokulara dayanamıyor birer gözleme istiyoruz. Gözlemeyi Mustafa Bey’in eşi yapıyor. Yanına da her zamanki gibi soğuk portakal-nar karışımını alıyoruz. Afiyetle yiyip içiyoruz. Sonra da gelsin o muhteşem dondurmalar.
2 gündür sayelerinde tatmadığımız dondurma çeşidi kalmadı. Kaleköy’e gelirseniz burada önce gözleme ve yanında buz gibi portakal-kar karışımı alın. Daha sonra ise yiyebildiğiniz kadar dondurma yiyin çünkü bir daha böylesini bu kadar farklı çeşitlerle yiyemezsiniz. Zaten bir kere giderseniz müptelası olursunuz. İtiraf ediyorum biz hala daha iyisini yemedik.
Mustafa Bey sağ olsun fotoğraf çekimi için de bana oldukça yardımcı oldu. Gitmem gereken yerleri ve zamanları bile tarif etti. Kendisine buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Artık vedalaşma vakti geldi. Vedalaşıp kafeden ayrıldık.
İskelede Son Çekimler
Dondurmalarımızı yedikten sonra gün batımı yaklaşırken son kez iskeleye geçip güneşi de arkama alıp en uygun ortamda Kaleköy’ü bir defa daha çekmek istedim.
İskeleye geçince yüzümü Kaleköy’e döndüm. Ailem de gördüğünüz gibi Sahil Pansiyon’dan bana poz verdi.
Kayıkların da fotoğrafını son kez çekmeyi ihmal etmedim.
Adacıklarda Son Çekimler
Artık akşam yemeği için hazırlanmaya başlayacaktık ancak oğlumun madem her şeyi son kez yapıyoruz bir kez daha kanolarımızla adacıklara gidelim sonra denizden çıkalım teklifini kıramadım.
Kanolarımıza atladık. o an bile etrafımızda caretta carettalar yüzüyordu.
Bölgeye kadar gelip kanolarımızı adacıklara bıraktık. Fotoğraf makinesi ile geçemediğim için adacıklarda fotoğraf çekmedim ancak adacıklarda da elle tutulur şekilde tarih hazinelerine rastlayabiliyorsunuz. Örneğin zamanında buğday öğütmek üzere kullanıldığını değerlendirdiğim bir taş çukuru görmek beni hayli şaşırttı.
Sanırım son çekimleri düşünen sadece bizler değiliz. Herkes ortamda en iyi fotoğrafları, selfileri çekme derdinde….
Tüm sıkıntılarınızı stresinizi çekip alan bir ortam var. Ortam o kadar güzel ki bir an uzaktan çevreme baktım. Deniz kaplumbağaları etrafımızda dolaşıyor. Gülümsüyorum sonra aklıma gelince üzülüyorum. Güzel şeylerin hep çabuk bitmesine…
Ortalık biraz sakinleşince cep telefonuyla biz de resim çekiliyoruz. Böylece bu ortamı da anılarımız arasına katıyoruz.
Artık adacıklara veda vakti geldi. Üzülerek de olsa kanolarımıza binerek Sahil Pansiyon’a küreklerimizi çevirmeye başlıyoruz.
Kaleköy Son Akşam Yemeği
Artık akşam yemeği zamanı. Kekovadaki son akşamımız. Yurdakul Bey’e öğlen yiyecek ve içecek siparişlerimizi vermiştik.
Onlar hazırlıklarını yaparken biz de giyinmek üzere odamıza geçiyoruz. Burada yapılacak en güzel şey foto, gezi, yüzme vb. dışında sanırım kendini dinlemek ve bu muhteşem coğrafyada şehirden uzakta gerçek bir aile olmak. Özellikle de bu masalarda uzun uzun muhabbetlerin yapıldığı Akdeniz akşamlarında………
Masamızdaki yerimizi alıyor ve romantik yemeğimize başlıyoruz. Merak ettiğinizi biliyorum. Bu ortamda yemek yemenin maliyeti nedir ? Cevabını hemen vereyim. İstanbul’da boğazda ne veriyorsanız o. Aradaki fark ise şu. Burada gereksiz şatafat, gereksiz kalabalık, paranla adam yerine konma yok. Burada ailenizle ya da arkadaşlarınızla stressiz bir ortamda şehirli tabiriyle açıkçası topraklama yapıyorsunuz. Üstelik boğazda böyle bir ortamda yiyeceğiniz bir yemekle (böyle bir ortam varsa) karşılaştırdığınızda birlikte çekileceğiniz kareler ve yapacağınız sohbetler de dikkate alınırsa sanırım hayatınızdaki unutulmazlar listesine girecektir.
Kaldığımız Sahil Pansiyon’a gelince; gerek Yurdakul Çan abim gerekse oğulları Ali ve Olcay Çan kardeşlerim oldukça saygıdeğer ve yardım sever insanlar. Kendilerine bir defa daha ailemle birlikte geçirdiğim hayatımın muhteşem 2 günü için teşekkür ediyorum.
Merak ettiğinizi bildiğim pansiyon ücretine gelince gördüğünüz tüm bu ortam ve kahvaltı dâhil 3/4 kişilik odaya sezonunda sadece 100 € veriyorsunuz. Tüm bunlara bakıldığında bu tesisin sadece Kekova Bölgesindeki değil belki de Türkiye’deki en iyi fiyat/fayda oranına sahip tesis olduğunu söyleyebilirim. Sahil Pansiyon’un numarasını veriyor ve çok çok tavsiye ediyorum. Eğer giderseniz mutlaka selamımı söyleyin. Tel: 0242 874 22 63 Cep:0532 352 59 14
Değerlendirme
Bir yanda yıkık dökük ancak her biri birer resim objesi olmaya aday binalar, bu binalarda oturan her birinin kendisine has hikayesi olan çalışkan insanlar; bir yanda ise kayalarla iç içe geçerek saklanmış 2500 yıllık antik şehir kalıntıları ve caretta carettalar ile bu tarihin içerisinde yüzebileceğiniz muazzam deniz. Böyle bir yerde olmanın kendisi bile huzur vesilesi.
Gitmeyi düşünenler için şimdiden belirteyim burası foto ve gezi severler için mükemmeli bulabilecekleri bir yer. Güzellikler demeti yetmiyormuş gibi müthiş bir ışık. Sabah çok erken saatlerde fotoğraf çekmeyi de göze alıyorsanız tam yerindesiniz.
Ben 2 gün üst üste sabah şafak çekimi yaptım. Oldukça da memnun kaldım. Havanın temizliği ile birlikte oldukça güzel renkler ortaya çıkıyor. Hatta şanslıysanız çektiğim resimdeki gibi ay batımını bile net olarak çekebilirsiniz.
Kaleköy veya diğer adı ile Simena ile ilgili anlatabileceklerim bu kadar. Tüm anlattıklarımı yapabilmeniz için 1 hafta değil sadece 2 gün geçirmeniz yeterli. 2 gün sonunda buradan mutlu bir şekilde ayrılacağınızdan kesinlikle eminim. Dedim ya burası Türkiye’nin en güzel yeri diye. Çok iddialı bir ifade biliyorum ve ben bunun arkasındayım.
Diğer Antalya ya da Likya Yolu yazılarımıza da bakmayı unutmayın. Sağlıcakla Kalın.