- Schengen Gezisi-Lüksemburg
- Vianden Gezisi-Lüksemburg
- Lüksemburg’un Vergi Cenneti Remich
- Lüksemburg Gezisi-Avrupa Finans Merkezi
Lüksemburg Gezisi-Avrupa Finans Merkezi olması nedeniyle önemli bir deneyim oldu bizler için. Ekonomiden anlayanlar bilir. Avrupa’nın finans merkezi İsviçre’dir. Doğru ancak son yıllarda bu durum hızla değişiyor.
Bankalar ise İsviçre gibi şehirlere yayılmış değil. Çünkü ufacık ülkede şehir diyebileceğimiz tek yer başkent Lüksemburg. Bankalar da burada toplanmış halde.
Başkentti gezdirmeden önce söz konusu ufacık ama ekonomisi çok sağlam ülke ile ilgili küçük ama önemli bilgiler vermek istiyorum.
Lüksemburg Şehir Gezisi
Lüksemburg Ekonomisi
Lüksemburg’un sokaklarında gezerken ilk dikkatinizi çekecek şey son derece lüks arabalar. Porsche burada nerede ise sıradan araba gibi. Bir de otellere girip çıkan Arap iş adamları.
500.000 kişinin yaşadığı bu küçük ülke aynı zamanda bir kara para aklama cenneti gibi. İsviçre’den sonra Avrupa’da neredeyse en büyük kaynağı belli olmayan para Lüksemburg’da tutuluyor.
Şöyle ki elinizde para var ve bunu kimsenin bilmesini istemiyorsunuz parayı yatıracağınız bankalar burada. Ama her banka paranızı almıyor onlar da çeşitli. Örneğin 1.000.000 $ paranız var bunu her bankaya yatıramıyorsunuz çünkü bazıları en az 10.000.000 $ bazıları en az 100.000.000 $ limitli. Tek ortak özellikleri var paranın kaynağı asla sorulmuyor sahibi asla söylenmiyor.
Tabii ki bu durumun ekonomiye yansıması da oldukça pozitif. Kişi başına gelir 80000€ civarında zaten. Dünya’da ilk üçteler. Vergiler ise neredeyse yok gibi. Yani her şey Lüksemburg vatandaşları için çok güzel.
Ülke o kadar pahalı ki yabancıların burada oturma şansı yok. Köyde otururuz derseniz ben şahsen ülkenin köylerini de gördüm. Köy evi dediklerinin hepsi villa hem de havuzlu. Zaten çalışanların neredeyse tamamı Lüksemburg dışında oturuyor.
Ama alışveriş derseniz bütün Avrupa burada. Benzinin litresi 1,3 €, yani yıllık ortalama 80000€ gelirli Porche kullanan mutlu adamla aynı vergiyi ödüyoruz. Doğal olarak Benelüks bölgesinde çalışan tırların neredeyse hepsi benzinini Lüksemburg’dan alıyor.
Aklınızdan geçeni biliyorum hadi Lüksemburg’a o zaman. Lüksemburg vatandaşı olmak öyle kolay değil. Örneğin burada çalışıyorsunuz bari Lüksemburg vatandaşı da olayım diyorsunuz. Almanca, Fransızca, Lüksemburgça öğrenmeden ve kuruldan geçmeden lise diploması bile vermiyorlar. Bu sizin için de geçerli.
Yani adamlar nitelikli iş gücüne karşı değil ama çok nitelikli olmak lazım. Diğer taraftan ülke nüfusunun %15’i Portekizli. Hatta Lizbon’dan Lüksemburg’a direkt uçuş bile var. Sanırım Portekiz AB’ye üye olunca Portekizliler ilk bu ülkeye akın etti. Nerdeyse tüm ülke hafta sonları Portekiz ligini takip ediyor.
Lüksemburg’da Ulaşım
-The Luxembourg Card
Ülkeyi gezmeyi düşünüyorsanız The Luxembourg Card sizin için ideal çünkü bu kartı 1, 2 ya da 3 günlük olarak alıp 60 müze ve görülmesi gereken yere ücretsiz girip tüm toplu ulaşım sisteminden bedava yararlanabilirsiniz.
1 günlük kart kişi başı 13€, 2 günlük kart kişi başı 20€, 3 günlük kart kişi başı 28€; aynı şekilde 5 kişiye kadar bir aile için kart alırsanız 1 günlük kart 28€, 2 günlük kart kişi başı 48€, 3 günlük kart kişi başı 68€.
Kartları turist ofislerinden, Clervaux, Diekirch, Echternach, Ettelbruck, Luxemburg, Mersch, Troisvierges, Wasserbillig, Wiltz Tren İstasyonlarından, tüm otel ve hostellerden ve tabii ki internetten alabilirsiniz. Böylece sadece şehirleri değil tüm Lüksemburg’u Gare Centrale’den kalkan trenler ile gezmeniz mümkün.
-Luxembourg Havalimanı (LUX)’ndan Şehir Merkezine Gidiş-Dönüş
Havalimanı şehir merkezine 7 km uzaklıkta. Havalimanından 10-15 dakikada bir kalkan 16 (EuroBus) ve 29 Numaralı Otobüsler ile şehir merkezine, yine 10-15 dakikada bir şehir merkezinden kalkan 117 Numaralı Otobüsler ile de havalimanına ulaşabilirsiniz. Tüm zaman planlamaları için tıklayınız.
-Şehir İçi
Lüksemburg’da aldığınız tüm biletler toplu taşıma ağının tamamında geçerli. Fiyat ise değişmiyor. 2 saat geçerli bileti 2 €, gün boyunca geçerli bileti 4 € karşılığında alabilirsiniz. Şehir küçük olduğu için mümkünse yaya olarak gezmenizin daha uygun olacağını düşünüyorum.
Lüksemburg’da 20 dakikada bir hareket eden şehri rahatça gezmenizi sağlayan hop on-hop off turist otobüsleri de var. Kişi başı 14 €, çocuk için 7 € ödeyerek bu otobüsleri de kullanabilirsiniz.
-Diğer Ülkelerden Lüksemburg Merkeze Ulaşım
Brüksel’den FlixBus, RegioJet ve OUIBUS firmaları ile kişi başı 10-17 €, Paris’ten FlixBus ve OUIBUS firmaları ile kişi başı 25-30 € ve Saarbrücken’den FlixBus firması ile kişi başı 6-7 € ücret ödeyerek Lüksemburg merkeze ulaşabilirsiniz.
Ulaşım konusuna girmişken burası kaldığımız Légère Hotel Luxembourg’un hemen önünden geçen Rue Gabriel Lippmann. Gördüğünüz gibi sıradan bir sokakta bile arabaların park edeceği, otobüslerin duracağı (dikkat ederseniz kimse park etmemiş) yer belli. Drenaj kanalları yapılmış. Tam bir saat önce burada korkunç bir sağanak vardı. Şu an gördüğünüz görüntü sağanak kesildikten bir saat sonrası. Bana biri bunun nasıl olabildiğini açıklayabilir mi?
Lüksemburg’da Gezilecek Yerler
-Anayasa Meydanı (Place de la Constitution)
Burası neredeyse tüm şehri görebileceğiniz yeşil bir meydan.
Lüksemburg’un şehir merkezinde bulunan bu meydan Adolph Köprüsü ve Petrus Vadisi’ni izlemek ve fotoğraf çekmek için çok güzel bir yer.
Ayrıca tüm gezilecek noktalara da yürüme mesafesinde. Her türlü servis sizi buraya bırakıp buradan alıyor.
Ulusal Dayanışma Anıtı ise bu meydana 1923 yılında I. Dünya Savaşı’nda ölen askerlerin anısına dikilmiş. 21 metrelik sütunun üzerinde elinde barışı simgeleyen defne çelengi tutan altın kız heykeli var.
Hikayesi ise şöyle; 2. Dünya Savaşı’nda Lüksemburg’u işgal eden Naziler anıtı da yerinden sökmüş. Savaştan sonra farklı yerlerde bulunan anıtın parçaları zor da olsa tekrar bir araya getirilmiş. 1984 yılından da anıt eski yerinde yeniden ait olduğu yere yerleştirilmiş.
-Adolphe Köprüsü (Pont Adolphe)
1900-1903 yılları arasında Petrus Vadisi üzerine inşa edilen kemerli köprü 153 metrelik bir uzunluğa sahip. Köprü bankaların bulunduğu Boulevard Royal’i tren ve otobüslerin kalktığı Gare Centrale’e bağlıyor.
Adolphe Köprüsü bugün Lüksemburg’un bağımsızlığını temsil eden gayri resmi ulusal bir sembol olarak kabul ediliyor. Köprü, Fransız Paul Séjourné ve Luksemburglu Albert Rodange tarafından tasarlanmış.
Adolphe Köprüsü’nden Lüksemburg’un görünümü de harika. Köprüyü karşıdan karşıya geçmek için yayalar da kullanabiliyor. Foto severlere fotoğraf çekimi için köprüyü mutlaka kullanmaları tavsiye ediyorum.
-Petrus Vadisi
Petrus Vadisi, şehrin içerisinde eski ticaret yolunun olduğu vadiyi kapsayan bölge.. manzara şahane …
Şehrin tam ortasında bulunan vadi Passerelle Köprüsü ile Adolphe Köprüsü arasında uzanıyor.
Passerelle Köprüsü’nden bakıldığında Lüksemburg’a özgü siyah ve dik çatılar net olarak görülebiliyor. Çatıların düzgünlüğü ise gerçekten hayranlık uyandırıcı.
Bu bölge şehrin en çok turist çeken bölgelerinden biri ve sadece 50 araçlık park yeri var. Genel olarak özel araçlar ve turist otobüsleri buraya park ettikleri için burada araba park etmek için yer bulamama ihtimaliniz çok yüksek bilgi…
-Büyük Dük Sarayı (Palais Grand-Ducal)
Şu an Dünya’da düklük sistemi ile yönetilen tek ülke Lüksemburg. Büyük Dük Henri ve Büyük Düşes Maria Teresa gördüğünüz şehrin merkezinde yer alan küçük bir sarayda yaşıyor. Saray devlet mekanı olduğundan sadece Ağustos ayında ziyarete açık.
En çok dikkatimi çeken ise bu güzel sarayı 1-2 askerin koruması oldu. Zaten ordunun da 900 askeri varmış.
Sarayın çevresinde ise dikenli teller korumalar vb. değil sadece lüks dükkanlar var ve elinizi kolunuzu sallaya sallaya gezebiliyorsunuz..aynen bizdeki gibi!!!
-Silahlar Meydanı (Place d’Armes)
Tarihi şehir merkezinde oturup dinlenebileceğiniz ve bir şeyler içip yiyebileceğiniz bir çok kafenin bulunduğu güzel meydan.
Buraya Lüksemburg’un en hareketli yeri demek de mümkün ancak etraftaki tüm mağazaların 18:00 itibariyle kapanmış olacağını da unutmamak gerek.
Meydandaki restoranlar saat 18:00’dan sonra da açık. Zaten bu kadar zengin bir ülkede insanların evde yemek yaptığını düşünmek komik olur. Hatta halk meydanda açık havada yemeğini yerken orkestra onlar için çalıyor. Hakikaten hayran oldum. Zenginlik işte böyle bir şey.
-Hämmelsmarsch
Bu ilginç heykel Silahlar Meydanı’na çıkan Rue Genistre Sokağı’nın başında buluyor. Burada koyunlar ve müzisyenlerden değişik bir anlayış ortaya çıkarılmış.
-Büyük Düşes Charlotte Heykeli (Statue de la Grande Duchesse Charlotte)
Plaza Claire-Fontaine Meydanı’nda parlamentoya çok yakın bir pozisyonda yer alan heykel ülkeyi 1919-1964 yılları arasında yönetmiş olan Büyük Düşes Charlotte’a ait.
-Le Chemin de la Corniche
İnternette aramak maksadıyla Lüksemburg yazsanız karşınıza Le Chemin de la Corniche fotoğrafları çıkar. Burası her zaman güzel manzarası ile gerçekten insana huzur veren bir yer.
Öncelikle çatılardan başlayalım. Gördüğünüz dik ve siyah çatı anlayışı Lüksemburg’a has bir olgu. Sebebi ise hem güneşi çekmesi hem de kar tutmaması.
Yürüyerek tarihi şehir merkezinden kısa bir süre içerisinde buraya ulaşabilir ve burada harika kareler yakalayabilirsiniz. Bu küçük ülkede mutlaka gezmeniz gereken yer burası.
2. Dünya Savaşı’nda insanlar burada saklanmış. Günümüze korunmuş halde gelmiş olması büyük şans. Yıllarca askeri amaçla kullanılan surlar şu an turistler için önemli bir nokta haline gelmiş.
Ville de Luxembourg’un en güzel manzaranın olduğu yer burası. Bu bölge sizi sanki şu an orta çağdaymışsınız gibi hissettirecek. Evlerin çatıları ve farklı mimarisinin sizleri de etkileyeceğini düşünüyorum. Bunun dışında sakinliğiyle de huzur bulacaksınız.
Şehir vadi etrafına kurulmuş ve vadi park olarak korunmuş. Orijinalliğini koruyan eski şehri tepeden seyretmek ve vadi boyunca yürümek çok keyifli.
Eğer vaktiniz varsa tarihi merdivenleri kullanarak nehir yatağına Grund’a inip sokak aralarına kendinizi bırakmanızı tavsiye ediyorum. Grund’da bulunan Alzette Çayı’nın çevresinde bulunan kafe ve restoranlarda oturmak sizin için de güzel bir anı olacaktır.
Lüksemburg’da Ne Yenir?
Lüksemburg çok uluslu bir kent ve mevcut zenginlikle birlikte evde yemek yapılmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Bu durum da doğal olarak mutfak kültürünü etkiliyor. Ancak restoranların da çok pahalı olduğunu unutmamak gerek. Ülke zengin olunca, restoran ve kafe sektörü de o kadar iyi duruma geliyor. Bu ufacık ülkede tam 11 tane Michelin yıldızlı restoran varmış.
Lüksemburg’un geleneksel mutfağında alabalık, turna, kerevit gibi tatlı su canlıları çok kullanılıyor. Fasulye ve patates ise yemeklerin neredeyse ana malzemeleri.
Maalesef buraya gelen Türkler rehberlerin de yönlendirmesi ile etrafa bile bakmadan direkt İstanbul Kebap’a gidip döner ekmek yiyor.
Açıkçası yurt dışına çıkıp gezip bir şeyler öğrenmek ya da tatmak isteyen birinin neden yurt dışında tonlarca para ödeyip hiç de güzel olmayan bu döneri ya da köfteyi yediğini bir türlü anlamıyorum, anlamlandıramıyorum. Çünkü aynı parayı vererek çevredeki kafelerde çok değişik şeyler tatmanız mümkün.
Lüksemburg aynı zamanda çikolatalarıyla ünlü bir şehir. Bu nedenle çikolata türevlerinin mutlaka tadına bakılmalı. Özellikle de o muhteşem dondurmaların….
Lüksemburg’da Nerede Kalınır?
Burada deneyimlediğimiz otelin adı Légère Hotel Luxembourg. Merkeze 9 km uzaklıkta Schuttrange bölgesinde olmakla birlikte çok talep gören anlık yer bulamayacağınız bir otel.
4 yıldızlı olmakla birlikte içerisindeki konfor anlatılmaz yaşanır cinsten. Zaten genel olarak 10 üzerinden 9 müşteri memnuniyeti alıyor.
Özellikle de otelin barı şehirde yaşayanlarında akşam buluşma mekanlarından biri haline gelmiş. Hatta otelde araba sergilemesi bile yapılabiliyor.
Fiyatlara gelince kahvaltı dahil günlük 2 kişi burada gecelik 90 € bir ücret vererek kalabilirsiniz ve göreceğiniz lüks ortam düşünüldüğünde inanın buna değer. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
Otelin bulunduğu Schuttrange Güney Lüksemburg’da 1000 nüfuslu küçük bir kasaba. Lüksemburg şehrinin doğusunda yer alıyor.
Yaptığım ufak bir çevre gezisinde hemen otelin altındaki parkı tek başıma gezdim. Nüfus o kadar az ki bu güzelim parklar bom boş duruyor.
Değerlendirme
Lüksemburg çok güzel ancak bir o kadar da pahalı bir ülke. Yaşam kalitesi çok yüksek. Ancak, ne olursa olsun insan gibi bir yaşamın nasıl bir şey olduğunu yerinde görmek için ideal bir keşif noktası. Tüm ülkeyi keşfetmeniz için başkenti merkez yapmak şartı ile 3 günün yeterli olduğunu değerlendiriyorum.
Lüksemburg ile ilgili diğer yazılarımız için Lüksemburg Gezi Rehberi‘ne, daha kapsamlı bir planlama yapacaksanız Benelüks Gezi Rehberi‘ne bakabilirsiniz. Sağlıcakla Kalın.