Tanrı’nın bahçesi Turaida aynı zamanda Letonya’nın en çok ziyaret edilen müzesi. Eski Livonya dilinde Turaida Tanrıların Bahçesi anlamına geliyormuş.
44 hektarlık bir alanda 39 tarihi bina ve yapıyı kapsayan açık hava müzesi (Turaidas Muzejrezervāts) Letonya’nın 1000 yıllık tarihini gözler önüne seriyor.
1988 yılında açılan müze; çeşitli kültürel ve tarihi eserleri, Gauja Vadisi’nin pitoresk manzarası ve tabiat parkurları ile her yıl binlerce ziyaretçinin ilgisini çekiyor. Bugün biz de özenle korunan bu açık hava müzesinde bir gezi yapacağız.
Letonyalılar değişik insanlar. Örneğin hiçbirimizin aklına Topkapı Sarayı’nda evlenmek gelmez. Ama siz isterseniz burada evlenebilirsiniz. Hem de siz şovalye, müstakbel eşiniz prenses ve arkadaşlarınız da orta çağ kıyafetleri giymiş olarak….Tabii ki kalabalık değil en fazla 30 kişilik bir davet ile. Tüm bunların maliyeti ise sadece 100 €. Sizce düşünmeye değmez mi?
Turaida Gezisi
Turaida’ya Ulaşım
Turaida’ya Riga’dan maalesef direkt ulaşım yok.
Otobüsle gelmek isterseniz Riga-Sigulda otobüsüne binerek 55 km uzaklıktaki Sigulda Otobüs Terminali’nde ineceksiniz. Yolculuk 1 saat 10 dakikada sürüyor. Kişi başı ücret 2,5 €. Planlama için tıklayınız.
Trenle gelmek isterseniz Riga-Sigulda trenine binerek 55 km uzaklıktaki Sigulda Tren İstasyonu’nda ineceksiniz. Yolculuk 1 saat 10 dakikada sürüyor. Kişi başı ücret 1,9 €. Planlama için tıklayınız.
Buradan da Sigulda-Krimulda otobüslerine binip 5 km uzaklıktaki Turaida durağında ineceksiniz. Yolculuk 10 dakikada sürüyor. Kişi başı ücret 0,5 €. Planlama için tıklayınız.
Araba kiralarsanız A2 (E77) otobanından Sigulda’ya sonrada P8 üzerinden Turaida’ya gelebilirsiniz.
Turaida Açık Hava Müzesi Giriş Ücreti ve Ziyaret Saatleri
Müze alanı 10:00:18:00 saatleri arasında açık. Müzede yapılacak gezi fotoğraf çekimleriniz ile birlikte en az 2 saat sürecektir. Kişi başı ücret 6 €, aile 10,7 €. Araba park ücreti 1,5 €.
Turaida Açık Hava Müzesi
Livonyalılar, Letonya’nın antik ve zengin kültürü olan yerli halklarından biri. Dilleri Ural dil ailesine ait. Yani Finler, Macarlar gibi Orta Asya ve Sibirya’dan Avrupa’ya göç etmişler. Akrabayız yani…
11. yy.dan itibaren Livonya kültürü Gauja Nehri’nin kıyısında; Turaida, Sigulda ve Krimulda bölgesinde gelişmeye başlamış. O dönemde tarım ve hayvancılık hatta arıcılık ile uğraşmışlar. Çünkü balı hem tatlandırıcı hem de ilaç olarak kullanıyorlarmış. Demiri ve demirciliği, kumaşı ve elbise dokumayı biliyorlarmış. Hatta bronz ve gümüşten takılar bile yapıyorlarmış.
Pagan inancına sahip bu topraklara ilk Katolik misyonerler 13. yy.da Alman tüccarlarla birlikte gelmiş. Karşı çıktıkları için bölgeye Haçlı seferleri düzenlenmiş ve bu süreçte sayıları çok azalmış. Hristiyanlığı kabul etmeleri ile birlikte 1500’lü yıllardan itibaren bölgede tekrar çoğalmaya başlamışlar.
Bölgedeki ilk yerleşim ihtiyacı aslında ilk taş kale inşa edildiğinde ve ilk manastır kurulduğunda ortaya çıkmış. Böylece 1500’lü yıllardan itibaren kalenin etrafına güvenlikleri karşılığında ücret ödemek taahhüdüyle halkın yerleşmesine izin verilince Turaida ismi de yazışmalarda bir yerleşim yeri olarak geçmeye başlamış.
-Halkın Şarkısı Parkı (Tautasdziesmu Parks)
Halkın Şarkısı Parkı heykeltıraş Indulis Ranka tarafından tasarlanmış. Halkın desteğini de alınca biraz zorla da olsa 1980 yılında Sovyet yönetimince izin verilmiş.
Adı aslında birazda ilk özgürlük şarkılarının burada söylenmesinden geliyor. Zaten Letonya 1990 yılında SSCB yönetiminden ayrılıp bağımsız bir devlet olmuş.
Letonyalılar bu dönemi Üçüncü Letonya Rönesansı olarak adlandırıyor.
Proje kapsamında önce güzel bir bahçe oluşturulmuş daha sonrada zamanla Indulis Ranka’ya ait 15 heykel yerleştirilmiş ve 1985 yılında park halka açılmış. İlk uluslararası folklor festivali “Baltica” 1988 yılında Letonya’da düzenlendiğinde Letonya Bayrağı’da burada Babanın Şarkısı Heykelinin yanında dalgalanmış.
-Turaida Kilisesi (Turaidas Evanģēliski Luteriskā baznīca)
1750 yılında inşa edilen Turaida Kilisesi Letonya’nın en eski ahşap kiliselerinden biri. Ruslar tarafında yıkılan iki kilisenin yerine yerel ustalar ve köylüler tarafından inşa edilmiş.
Aslında kilise 1589 yılından beri bölgede bulunan Evanjelik Lüteryen Cemaatine ait. Bu nedenle söz konusu cemaat için de özel bir öneme sahip. Kilise bugün devlet tarafından özel koruma altındaki kültür anıtı statüsünde turistik olarak değerlendiriliyor. Görkemli ve zarif bir yapı.
-Turaida Gülü (Turaidas Rozi)
Kilise bölgesi aynı zamanda bin yıldır bir mezarlık bölgesi. Zaman içerisinde bir çok kişi bu bölgeye gömülmüş. Şu anda görebileceğiniz tek mezar ise Turaida Gülü Maija Greif’in anıt mezarı.
Maija Greif, Turaida’lı genç bir kızmış. Polonya-İsveç savaşları sırasında 1601 ilkbaharında, İsveç ordusu Turaida Kalesi’ni işgal etmiş. Kanlı çatışmalar sebebiyle çok kişi ölmüş. Savaştan sonra kalenin Greif adlı memuru ölüler arasında sadece birkaç haftalık küçük bir kız bulmuş. Acımış bu yetim kız çocuğunu büyütmeye karar vermiş adını da Maija yani Mayıs koymuş.
Maija yıllar geçtikçe güzelleşmiş. O kadar güzelmiş ki halk ona Turaida Gülü demeye başlamış. Maija gönlünü kalenin bahçıvanı Victor Heil’e kaptırmış. Nişanlanmışlar. Evleneceklermiş. Akşamları aşağıdaki Gutman Mağarası’nda buluşuyorlarmış. Bölgeye sonradan gelen Polonyalı firari asker Adam Jakubovsky’de Maija’da gönlünü kaptırmış ve bir kaç kez evlenme teklif etmiş. Doğal olarak Maija her seferinde teklifi reddetmiş.
Adam Jakubovsky; Maija ve Victor’un akşamları Gutman Mağarası’nda buluştuğunu biliyormuş. Bir oyun oynamaya karar vermiş. Victor’un ağzıyla Maija’ya akşam Gutman Mağarası’nda buluşmak üzere bir not yazmış. Maija mağarada geldiğinde aldatıldığını anlamış. Adam Jakubovsky onunla beraber olmak isteyince Maija nişanlısına sadık kalmak için ölmeyi tercih etmiş.
Boynunda kırmızı bir ipek eşarp varmış. Jakubovski’ye bu eşarbın tılsımlı olduğunu onu kılıçtan koruyacağını söyleyerek kılıcıyla bir deneme yapmaya ikna etmiş. Daha sonra isterse beraber olabileceklerini söylemiş. Jakubovsky’de kılıcıyla Maija’ya hamle yapmış ve Maija’nın cansız bedeni ayaklarına düşmüş. Korkan Jakubovsky hemen Victor’un baltasını mağaraya bırakıp kaçmış. Köylüler Maija’nın cansız bedenini ve Victor’un baltasını bulmuş. Tüm şüpheler Victor’un üzerindeymiş. Yakalanıp tutuklanmış.
Duruma dayanamayan Adam Jakubovsky’nin bir arkadaşı mahkemede Victor’un lehine tanıklık yapınca gerçek ortaya çıkmış. Serbest kalan Viktor sevgisini ifade etmek için mezarın baş ucuna sevgilisinin mezarını sarıp sarmalayacak bir ıhlamur ağacı dikmiş. 1620 yılında dikilen ıhlamur ağacı üzüntüden ters olarak büyümüş ve bugünkü görüntü ortaya çıkmış.
Zamanla bu hikaye dilden dile anlatılmış efsaneye dönüşmüş. 1848 yılında Magnus von Wolffeldt tarafından bir roman haline getirilerek yayımlanmış. Bu konu Avrupa’nın birçok ülkesinde kitap, tiyatro ya da film olmuş.
İşte kuzeyin juliet’i olarak anılan Maija’nın mezarı üzerinde “AŞK ÖLÜMDEN DAHA GÜÇLÜDÜR” Turaida Gülü Maija Greif (1601-1620) yazıyor.
-Turaida Kalesi (Turaidas pils)
Turaida Kalesi ile ilgili ilk inşa çalışmaları 1214 yılında Riga Piskoposu Albert’in emriyle başlamış.
Ana kule Bergfried 13. yy.da inşa edilmiş. Kule hem çevrenin gözlemlenmesi ve hem de savunması için tasarlanmış. Saldırı sırasında kaçacak son sığınak yeri ana kuleymiş. Kule kendi başına bir kale olarak planlanmış.
Kulenin girişi 3. kattan tahta bir merdiven ile sağlanıyormuş. Böylece zor bir durumda merdiven bağlantısı kesildiğinde ya da merdiven yakıldığında kuleye ulaşmak imkansız hale geliyormuş. Ana kule 38 m yüksekliği ve neredeyse 4 m kalınlığındaki duvarları ile döneminin zapt edilemez kulelerinden biriymiş.
Kale 1550 yılına kadar Rīga Başpiskoposluğunun denetiminde bölgenin Başpiskoposluk merkezi, bölge valisinin ve askeri tahkimatın ikametgahı olmaya devam etmiş. Kaleye kalmak için kullanılan solda görülen 3 katlı batı bloğu ve büyük yarı-yuvarlak kule sonradan ilave edilmiş.
1550 yılından itibaren Livonyalılar ile Başpiskaposluk arasında devamlı el değiştiren kale 1625 yılında İsveç Kralı Karl Gustav Adolf tarafından İsveç’e dahil etmiş. Bu tarihten itibaren öneminin yitirerek özel mülke dönüşen kale devamlı olarak bir mülk olarak el değiştirmiş.
I. Dünya Savaşı’ndan sonra 1920 yılında yapılan tarım reformları kapsamında Turaida Kalesi ve mülkiyeti devlete geçmiş. 1925 yılında Anıt Koruma Kurulu kararı ile Turaida Kalesi ve kalıntıları Devlet Korumalı Anıtlar listesine girmiş.
Bugün eldeki tarihi eserler ve çevrede yapılan arkeolojik kazılardan elde edilen yapı malzemeleri, aletler ve ev eşyaları tarihi binalarda orta çağ kıyafetli memurlar eşliğinde sergileniyor. Kalede orta çağda kullanılan mahzenleri, hapishane, nöbetçi odası ve top odasını görebilirsiniz.
Gördüğünüz oda dönemin bölgedeki en güçlü yetkilisi başpiskoposun makamı.
Kalenin hapishanesi yarı-yuvarlak kulenin bodrum katında. Burada mahkumların gerçek durumu sergilenmiş.
Ayrıca ana kulenin en üst katına çıkıp deniz seviyesinden yaklaşık 120 m yukarıda bulunan gözlem platformundan Gauja Vadisi’nin güzel manzarasını da görebilir muhteşem fotoğraflar çekebilir/çekilebilirsiniz. Sahne aynı filmlerdeki gibi. Sanki şövalyeler birazdan sislerin içerisinden fırlayacak ve savaş başlayacak……Aslında kule şekil itibariyle bizim Galata Kulesine çok benziyor. Mimarı açıdan bir bağlantı var mı acaba? Belki de vardır.
Turaida’dan Ne Alınır?
Özellikle kadınlar için harika eski Baltık ve İskandinav takıları var. Bunlardan bazıları amberden yapılma bazıları ise dövme.
Satışa sunulan ürünlerden bazıları Turaida’daki arkeolojik kazılarda bulunan süs eşyalarının kopyaları. Bu nedenle gerçekten uygun fiyatlara çok değişik direkt herkesin dikkatini çekecek takılar alabilirsiniz.
Değerlendirme
Gauja Nehri’nin beslediği bölge yeşilinin rengi ve doğal güzelliğiyle inanılmaz güzel bir yer. Her taraf yeşil her taraf orman. Sanki cennet gibi. Bölgeyi genel anlamıyla İsviçre’ye benzetiyorlar. Sanırım haklılar. Buraya geldiğinizde kendinizi kesinlikle orta çağda hissedeceksiniz. Letonya’ya gelirseniz mutlaka buraya gelmelisiniz. Özellikle de foto severler.
Letonya ile ilgili diğer yazılarımız için Letonya Gezi Rehberi‘ne, bölgesel planlama için Baltık Gezi Rehberi‘ne bakmayı unutmayın. Sağlıcakla Kalın.