Büyük gölün ortasında saklı bir hazine, hem Avrupalı hem Asyalı, doğası, tarihi bir arada Akdamar Adası, Bir Akşamüstü Masalı….
Dile kolay hem Türkiye’nin en büyük gölünde hem de Van’ın belki de en güzel yerindeyim…
Burası beni o kadar etkiledi ki aktarmak istedim hikayesini herkese sırf herkes bilsin diye…
Akdamar Adası Gezisi
Akdamar Adası’na Ulaşım
Akdamar Adası, Van Gölü’nün güneyinde kalıyor. Van şehir merkezine 48 km, sahilden ise 4 km uzaklıkta.
Van Gölü gerçekten çok büyük. Vanlıların tabiriyle Van denizi 🙂 Yolculuk boyunca ada yakınlaştıkça bir heyecan kapladı içimizi. Uzaktan adayı izlemek müthişti tek kelimeyle …
Akşam üzeri, Van Gölü altın rengine döndüğünde, gölün kıyısından fonda Akdamar Adası’nı ve gün batımını seyretmek ise hayatta az bulunacak bir seyir imkanı sunuyor size…
Martıların eşliğinde kıyıdan 20 dakikalık bir tekne yolculuğu ile durgun bir beyaz suyun üzerinde süzülerek adaya geldik…
Akdamar Adası (Ahtamara)
Akdamar Adası, Van İli’nin Gevaş İlçesi’ne bağlı 7 hektarlık küçücük bir ada. Kıyı uzunluğu yaklaşık 3 km, en yüksek noktası ise 80 m.
Akdamar Adası Kültür Bakanlığı koruması altında ve tümüyle bir açık hava müzesi…
Adanın her iki tarafında da iskeleler ve önlerinde de gişeler var . Adaya giriş ücreti 10 TL (2018). Müze kartınız varsa ücretsiz.
Temmuz ayında gelirseniz suyu hem sodalı hem tuzlu olan taşları tek tek sayabileceğiniz Van Gölü’ne girme şansı da elde edebilirsiniz. Aynı zamanda ada bahar aylarında çiçek açan badem ağaçları ile de ünlü…
Akdamar Kutsal Haç Kilisesi (Ahtamara Surp Hatsch Kilisesi)
Bizi kiliseye doğru götüren taş merdivenli yol karşılıyor. Kilise, adanın güneydoğusunda bulunuyor.
Basamakları çıkınca muazzam yapı tüm heybetiyle karşınızda…işte adayı turistik bir çekim merkezine dönüştüren en önemli sembol Akdamar Kilisesi. Buram buram tarih kokuyor.
Akdamar Kilisesi, Vaspurakan Hanedanından Kral I. Gakik tarafından M.S. 915-921 seneleri arasında Mimar Keşiş Manuel’e yaptırılmış. Mimar Keşiş Manuel, kiliseyi; merkezi kubbeli, 4 yapraklı yonca biçimli haç planında tasarlamış.
Kilisenin yapım amacı Kudüs’ten İran’a kaçırıldıktan sonra 7. yy.da Van’a getirilen Hakiki Haç’ın bir parçasının burada muhafaza edilmesiymiş.
1021 yılında Vaspurakan Krallığı ortadan kalkınca 1113 yılında buradaki tüm yapılar manastıra çevrilmiş. O dönemden itibaren de “Kutsal Haç Kilisesi” adıyla anılmış. Kilise göz alıcı mimarisi ve süslemeleri ile doğu Hristiyan sanatının eşsiz örnekleri arasında yer almış.
Burası 1895 yılına kadar bölgedeki Ermeni Patrikliği merkezi olmuş.
Yaklaşık 1100 yıllık Akdamar Kilisesi, 90 yıldan fazladır ibadete kapalıymış. 2010 yılından itibaren ise yılda 1 kere ibadete açılmasına izin verilmiş.
Kilisenin dış cephesi ise tam bir sanat şaheseri. 4 semavi dinin ortak inançları kilisenin dış duvarına taştan yontularak kabartma olarak işlenmiş. Sanırım kilisenin anıtlaşmasının en büyük etkeni de bu süslemeler.
Dış cephe kırmızı kesme tüf taşlarından oluşuyor. Ayrıca alçak rölyef şeklinde işlenmiş bitki ve hayvan motifleriyle süslenmiş. Tarihi bir kilise her cephesinde Tevrat ve İncil’den alıntılarla resmedilmiş gerçekten muazzam bir işçilik..
Orta kubbenin yüksekliği ise 20.4 metre. İçerisindeki Ortaçağ Ermeni sanatını yansıtan tasvirler de çok etkileyici ama dış kabartmalar herhangi bir restorasyona maruz kalmadan günümüze dek ulaşmışken içte yer alan freskler maalesef bilindik nedenlerle günümüze gelememiş.
İç mekandaki duvarlar günümüzde kaybolmaya yüz tutan dini konulu fresklerle bezeli. Bu duvar resimleri yöredeki en kapsamlı ve en erken tarihli örnekler olarak ayrı bir önem taşıyorlar.
Akdamar Kilisesi’nin Hikâyesi “Ah Tamara Ah”
Kilisenin bir de üzücü bir hikayesi var.
Zamanında bu adada yaşayan Ermeni baş keşişin güzelliği dillere destan Tamar adında bir kızı varmış. Adanın çevresindeki köylerde çobanlık yapan bir genç bu kıza âşık olmuş. Genç çoban Tamar ile buluşmak için her gece adaya yüzermiş. Tamar ise her gece, karanlıkta yerini belli etmek için onu bir fenerle beklermiş.
Bundan haberdar olan kızın babası, fırtınalı bir gecede elinde fenerle adanın kıyısına inip sürekli yer değiştirerek genci yorup çobanın boğulmasına sebep olmuş.
Çoban boğulmadan önce son nefesiyle “Ah Tamar!” diye haykırmış. Bunu duyan kız da onun arkasından kendini gölün sularına bırakıp boğulmuş. O günden sonra ada Ah Tamar! ismi ile anılmaya başlamış. Bu hikâye ise Ermeni şair Hovhannes Tumanyan’ın anlatımıyla efsaneleşmiş. Acıklı sonun yaşandığı adanın ismi de o günden sonra “Ah Tamara” olmuş.
Değerlendirme
Bize rehberlik eden Mardin Artuklu Üniversitesi Araştırma Görevlisi Hazar Faruk Güven beyefendiye sıkıcı olmadan anlattığı efsane ve anektodlar için çok teşekkür ederim.
Kilisenin tarihi yapısı ve hüzünlü bir aşk hikayesi bizi çok etkiledi…Hüzünlü bir geçmişi var ve sanki hala yaşanmışlıkları yaşayan bir yer…
Gelmeyi düşünenlere gelince Akdamar Adası ve öyküsü bir mitoloji gibi…öncelikle burası Van’a gelen tarihe meraklı herkesin gezip görmesi gereken bir yer… Ah Tamara ise bize emanet edilen başlı başına bir tarih…
Gelirseniz kilisenin yanındaki tepeye tırmanın, tepeden adanın ve kilisenin fotoğraflarını çekin… Türk bayrağının altında fotoğraf çektirin. ..Manzara mis…Ulaşımı rahat. Sürekli küçük yolcu tekneleri ile gidilebiliyor. Mutlaka görülmesi gereken yerlerden olduğunu düşünüyor sizlere çok sevdiğim dizelerle veda ediyorum.
Şairin dediği gibi Tamara, sen böyle bir adaya düşüp, sevdiceğini intizarda mı bırakacaktın! Şimdi her gelen senin hüzünlü hikayeni dinliyor. Baharda badem ağaçlarının çiçeklerinden senden iz arıyor.. Ah Tamara Ah…
Maviliklerdeki yalnız adaya sahilde bir tekneyle açılırsın. Ciğerlerine oksijeni çekersin..Suların saflığında berraklığında yürekten gelen bir kalem sesi ile veda edersin…
Ah Tamara ah
Ne güzellik bu böyle
Gündüzün Güneşi
Gecenin Yıldızı (Bülent Baysal)