- Kutaisi Gezi Notlarım
- Komşu Kapısı Batum Seyahatimiz
- Gürcistan’ın Hem Başkenti Hem Kalbi Tiflis
Gürcistan programımız kapsamında ilk yazıma Kutaisi Gezi Notlarım ile başlıyorum.
Kutaisi (ქუთაისი), zamanında başkent Tiflis’ten sonra Gürcistan’ın da ikinci büyük kenti iken şu anda 200.000’e yaklaşan nüfusuyla üçüncü kenti durumunda. İmereti Bölgesinin yönetsel merkezini oluşturmakla kalmıyor, aynı zamanda ülkenin de idari merkezi konumunda.
Bu kapsamda yazıma sizin şehri daha iyi anlamanızı sağlayacak birkaç genel bilgi vererek başlamak istiyorum.
Kutaisi Gezisi
Kutaisi Hakkında
Gürcistan Krallığı’nın bir kenti iken 1510’da Osmanlı hakimiyetine geçen şehir, 250 yıl kadar sonra Osmanlı-Rus Harbi sırasında Ruslar tarafından ele geçiriliyor ve 20. yy. sonlarına kadar SSCB’nin bir parçası oluyor.
Şehir, Karadeniz’den sınır komşumuz Batum ile başkent Tiflis arasında yer alıyor. Batum’un 150 km kuzeydoğusunda, Tiflis’in ise 220 km kuzeybatısında. Şehir, tam ortasından geçen Rioni Nehri sayesinde oluşmuş yemyeşil tabiatı ile göz doyuruyor.
Şehre yakın mesafelerde şelaleler, kanyon ve yapımı bin yıl öncesine varabilen iyi korunmuş tarihi manastırlar bulunuyor.
Gürcistan Sovyetler Birliği’nden ayrılarak bağımsız bir ülke olduktan sonra ekonomik güç sağlayan ağır metal sanayisinin sarsılmasından dolayı Kutaisi halkının %70’e yakını şehri terk etmiş. Dolayısıyla sonraki süreçte kıyıda köşede kalmış bir kasaba görüntüsüne bürünmüş.
Kutaisi, bir yandan devasa sanat-kültür binalarıyla sizi tarihin eski sayfalarına götürürken diğer yandan da kırsal bir Gürcü kasabası özelliğine sahip. Bu son özelliği Batum ve Tiflis’te bulamazsınız. Sözü geçen şehirler son on yılda turizm merkezleri olmak adına modernleşmiş, özellikle de Batum tam bir eğlence merkezi haline getirilmiş.
Gürcistan Parlamentosu’nun yakın tarihte Tiflis’ten buraya taşınmasıyla ülkenin idari başkenti haline gelmesi de Kutaisi’nin kasaba dokusunu etkilememiş görünüyor.
Parlamentonun 2012’de buraya taşınmasından sonra şehirde bir şeyler değişti mi, bir fikrim ya da bilgim yok, çünkü önceki halini bilmiyorum. Ancak duyduğum; Kutaisi’nin bu vesileyle dünyanın da ilgisini çektiği. Parlamento taşınalı henüz yedi yıl olmuş ve bugünkü izlenimlerimi giriş bölümünde aktardım. Artık adı daha fazla bilinir olduğundan gelen turist sayısında gözle görünür artış olacağı tahmin ediliyor. Bir on yıl sonra belki de şu anki havası değişmiş olacak.
Tiflis’den Kutaisi’ye Doğru…
Kutaisi’ye Tiflis üzerinden geçeceğiz. Kuzeybatıya doğru 200 km’den fazla yolumuz var. Aracımızla, bölünmüş sakin yollardan 3 saat kadar rahat bir yolculuk yapıyoruz.
200 bin nüfuslu bu küçük şehre gelmek üzereyiz. Tiflis’in keyifli yoğunluğundan sonra dinlenmek için sakin bir kasaba olduğunu tahmin ediyorum.
Kutaisi
3500 yıllık geçmişe sahip Kutaisi’ye vardığımızda bizi ilk karşılayan Rioni Nehri oldu. Eski çağlardan kalma bir kasaba havasını en çok yansıtan kısmı ırmağın girişteki iki yakası.
Irmak çevresinde ıslah çalışması yapılmamış görünüyor. Kendi halinde salaş bir görüntüsü var. Ancak iki yakasında da ilk anda göze çarpan mimari harikası manastırları ciddi anlamda göz doyuruyor. İlk ziyaretimizi onlardan birine, Kutaisi’nin simgesi olan 1000 yıllık Bagrati Katedrali’ne yapacağız.
Tam da şehre girerken yüksek ağaçların altında ilginç bir masa ve yanında da salıncaklar gördük. Minibüsümüz kavun, karpuz, kuru yemiş, çay vs. dolu. İran, Azerbaycan, Tiflis derken geçtiğimiz topraklardan yerli ürünleri yüklemişiz, fırsat buldukça da tatlarına bakıyoruz.
Masaya geldik ama üzeri fotoğraf dolu. Kalın bir jelatinle de fotoğraflar korumaya alınmış. Belli ki bu ilginç masa özel bir şahsa ait. Fotoğrafların çekim tarihleri 100 yıl öncesine kadar uzanıyor. Bu masayı kullanmak olmaz, dedik.
Çok geçmeden masanın sahibi yanımıza geldi ve niyetimizi anlamış olmalı ki masayı kullanabileceğimizi hareketlerle anlattı. Güler yüzlü bu insanı ülkemizin gönlü geniş köylüsüne benzettim. Gürcüce bilmiyoruz, o da İngilizce bilmiyor, derken misafirleri olan bir genç kızı evden çağırdı ve biraz sohbet etme imkanımız oldu.
Bu özel masayı kullanmamıza izin verdiği ve bizi güler yüzüyle karşıladığı için kendisine bir de buradan teşekkür etmek istiyorum.
Kutaisi Gezilecek Yerler
-Bagrati Katedrali
Siyasi ve ekonomik gücün simgesi olarak Gürcistan Kralı III. Bagrat tarafından 11. yy.da yaptırılmış. Dormition ya da Kutaisi Katedrali olarak da biliniyormuş.
Şehre tepeden hakim olan bu manastıra yürüyerek çıktık. Gittiğimiz şehirlerde mümkün oldukça bunu yapıyoruz.
Katedralin yapımıyla yalnız burası için değil Gürcistan Krallığı için de altın çağ başlamış. Burada yüz yıllar boyunca hem dini hem de kültürel eğitim verilmiş.
Katedral Orta Çağ Gürcü mimarisinin baş yapıtlarından biri kabul ediliyor ve artık sadece dinsel amaçlı kullanılıyormuş.
2012 yılında yeniden düzenlenmesi bitirilen UNESCO Dünya Mirası Katedral aktif durumda ve ziyaretçi girişine açık.
Kutaisi’ye bir de tepeden, katedralin bahçesinden bakalım.
Bir zamanlar ağır metal sanayisinin merkezi olan kent, bugünlerde turizm ile gelirini arttırmaya çalışıyor.
-Kutaisi Sokakları
2012 yılından sonra alınan şehri güzelleştirme çalışmaları ne kadar ilerledi, süreci bilmiyorum ama 2018 yılı yazında şehrin merkezi dışındaki mahalleler bakımsız kasaba sokakları görüntüsünü koruyordu.
Bir Gürcü evinin önünde ikinci el eşyalarını satışa çıkarmış ya da isteyen ihtiyacını alsın diye sergilemiş. Kendisi orada yoktu.
Caddede karpuz sergisi…
Şehrin merkezi bölgesine yaklaştıkça etraf fark edilir derecede bakımlı bir görünüme bürünüyor.
-Kutaisi Opera Binası
1969’da inşa edilen binanın çatısında 13 tane Romalı heykeli dikilmiş. Gece ışıklandırmasıyla göz alıcı görünüyor.
Şehirdeki eski binalara nazaran çok yeni olmasına rağmen görüntüsü eski izlenimi veriyor ve izlemesi keyifli bir mimari.
-Colchis Çeşmesi
Şehrin tam merkezi noktasında bulunan çeşmenin yapımında fazlaca altın kullanılmış. Çeşme’nin merkezinde iki tane at ve onların etrafında da kademeli olarak 30 adet koç, keçi heykeli bulunuyor.
Çeşme Yunan mitolojisindeki Jason ve Argonatlar Efsanesi’ne ithafen yapılmış.
Lado Meskhishvili Tiyatro Binası fotoğrafı çektiğim noktada bulunuyor. Onun fotoğrafını alamamıştım.
Çeşmenin arkasından tiyatro binasının bir kısmı görünüyor.
-Yeşil Pazar
Kentten ayrılmadan önce pazar yerine denk gelip meraktan kısa bir mola verdik.
1 Gürcistan Larisi 1,99 TL. Dolayısıyla pazarda satılanlar çok ta ucuza gelmiyor gibi görünse de meyve sebze fiyatları ülkemize göre daha düşük olduğundan iki katı ödeme yapmıyor, sadece bir iki TL fazla vermiş oluyorsunuz. Yanık sütten yapılan peynirleri oldukça güzel ve kilosunu 17 TL’ye alabiliyorsunuz (2018)
Türkiye sebze meyve cenneti derdik. Gürcistan’ın eksiği yok fazlası var.
Pazarda bizden farklı olarak küçücük paketlere konulmuş şekilde doğal sebze, meyve tohumları satıyorlar. Türkiye’de yerel tohumların satışının yasak olduğu aklıma geldi o an!
Kutaisi’de Nerede Kalınır?
Şehirde bir üniversite var ancak pek fazla otel yok. Biz fotoğraftaki, Rioni Nehri kıyısındaki Hotel Imperator Palace’da kaldık. Çift kişilik oda fiyatı 120 TL’ye denk geliyor (2019). Şehre giderseniz bu oteli kolaylıkla bulabilir, rahat bir uyku çekersiniz. Biz memnun kaldık. Adres: Tsminda Nino Street 41 Kutaisi
Otel, Rioni nehri üzerindeki üç köprüden biri olan Zincirli Köprü’nün ayağının dibinde bulunuyor. Zincirli Köprü (Chain Bridge) Kutaisi’nin en eski köprüsü.
Bagrati Katedrali’nin görüntüsünü bir de bu otelin balkonundan aldım.
Kutaisi’nin çevresinde zaman ayıramadığımız için gidemediğimiz, görülmesi gereken birkaç yer daha var. Gezginlerin gördüklerine memnun olacağı anlaşılan bu yerlerin adlarını yazayım, belki bir gün yolunuz düşer.
Görülmesi gereken şehir dışındaki yerler: Prometeus Mağarası, Sataplia Mağarası, Gelati Manastırı, Okatse Kanyonu.
Batum’a Türkiye’den çok fazla kişi gidiyor. Birkaç saat daha yolculuk yapıp Kutaisi’ye de gidip keşfedin derim.
Haçapuri pidesi ağız tadımıza oldukça uygun. Bu ülkedeki seyahatim boyunca severek yediğim nadide yiyeceklerden biri bu pide oldu.
Afiyetle Kalın