Çorum’un Boğazkale İlçesi’nde bulunan Boğazköy Müzesi’ni geziyoruz.
Boğazköy Müzesi Çorum’un 82 km güneybatısında Boğazkale İlçe merkezinde bulunuyor. Müzede Hattuşaş kenti ve yakın çevresinden çıkarılan buluntular sergileniyor. Dolayısıyla bu yazı Hitit İmparatorluğu’nun Başkenti Hattuşaş yazısının devamı niteliğinde olacak.
Müzede sergilenen, geçmişi altı bin yıl öncesine kadar giden eserlerin neredeyse tamamını fotoğrafladım. Ancak yazımda yalnızca Hitit Dönemi’ne ait buluntulardan bazılarını paylaşıp anlatımda da bu döneme ağırlık vereceğim. Keza ören yerinden çıkarılan buluntuların ağırlığı da Hitit üzerine.
Boğazköy Müzesi Gezisi
Ana kapıdan girdiğimizde Hattuşaş şehir kapılarından birini koruyan 3300 yıl önce Hititler tarafından yontulmuş görkemli iki sfenksle karşılaşıyoruz.
Müzedekiler, Hattuşaş kentinin kapılarından birindeki (Sfenksli Kapı) sfenkslerin orijinali. Replikaları ise Hattuşaş Yukarı Şehir’de asıllarının yerinde duruyor.
Hititlerin en önemli kentlerinin giriş kapılarının iki yanına sfenksler yerleştirmiş olmaları, güç gösterisinde bulunmanın yanı sıra belki de onları kentlerinin manevi koruyucuları olarak görmelerinden kaynaklanıyordu.
Bu sfenkslerin hangi şartlarda, hangi aletlerle yapıldığı konusunda müzede sergilenen bir heykel fikir verebilir.
Müzenin büyük salonunda Hititli bir sanatkarın o dönemdeki kıyafetiyle taş yontma işçiliği ve kullandığı aletler sergileniyor.
Ve, Baş Tanrıları Teşup’un boğaları… Pek çok süs eşyası, sunu kapları, hatta altarlar boğa şeklinde yapılmış.
Fotoğraftaki boğa başlı üç kulplu testinin yüksekliği tahminimce 3 m civarında.
Hitit geyik kültü manevi dünyalarının önemli bir parçasıydı. Bu simgeyi güneş kursları, sunu kapları gibi pek çok eşyanın üzerinde kullanmışlar.
Boğazköy (Hattuşaş) İmparatorluk başkenti olduğundan Boğazköy Müzesi Hitit kral mühürleri açısından oldukça zengin.
Hitit Kral Mühürleri
Hitit başkentinde diğer çok kıymetli buluntularla birlikte fazla sayıda kral mührü ve mühür baskıları gün yüzüne çıkarılmış.
Hititlerde soylu kadın ve erkeklerden başka, şahsi mühür kullanan meslek gruplarından bazıları; Saray Görevlileri, Saray Muhafızları, Asa Taşıyıcılar, Rahipler, Arabacılar, Çobanlar, Mühür Kazıyıcıları, Ülke Beyleri ve Şehir Beyleri.
Kartal kanatlarının altında ortada alt alta bulunan iki sembol III. Murşili’nin adının hiyeroglif işaretleriyle yazılmış şekli. İsmin her iki yanında bulunan ikiz işaretler ise Murşili’nin ünvanını gösteriyor. Transkript ettiğimizde LUGAL GAL olarak okunuyor. Tercümesi ise; Büyük Kral.
Çivi Yazılı Tabletler
Çivi yazısı, M.Ö. 3 binlerde Mezopotamya’da Sümerler tarafından icat ediliyor.
Çivi yazısı, bugünkü alfabelerin temeli olan yazı sistemi. Hece yazısı şeklindeki bu sistem birkaç bin yıl kullanıldıktan sonra evrilerek günümüzdeki harf yazısına dönüşmüş.
Boğazköy Müzesi’ndeki çivi yazılı tabletlerden birkaçına göz atalım.
Kadeş Antlaşması sonrasında Mısır ile Çorum arasında dostane mektuplaşmalar olmuş. Özellikle Hitit Kraliçesi Puduhepa’nın Ramses’e Sevgili Kardeşim hitabıyla başlayan çok sayıda mektubu gün yüzüne çıkmış. Yine Puduhepa’nın Firavun II. Ramses ve eşleriyle dostane mektuplaşmaları da üst düzey insanlar arasındaki ilk sivil mektuplaşmalar olarak tarihte yerini almış.
Boğazköy Müzesi bu tabletler bakımından oldukça zengin. Çivi yazısı Anadolu ve Mezopotamya coğrafyalarında konuşulan dokuz farklı dilin yazıya geçirilmesinde kullanılmış.
Şimdiye kadar Anadolu’da Hititçe yazılmış tabletlerin yanı sıra o dönem Mezopotamya’da yerleşik olan Akadların dilinde yazılmış on binlerce tablet çıkarıldı.
Akadca dönemin ticaret dili olduğundan, konumunun günümüzdeki İngilizceye benzediğini söylersek neden Anadolu’da çok sayıda Akadca tabletin bulunduğu daha iyi anlaşılacaktır. Yukarıda bahsettiğimiz Kadeş Antlaşması’nın metni de Akad dilinde yazılmış.
Bu belgeler ışığında tarih sayfalarına sürekli yeni bilgiler ekleniyor, tabletler okundukça dünya tarihi yeniden yazılıyor. Dünyanın hiçbir bölgesinde yazının olmadığı o dönemlerde Anadolu, Mezopotamya ve Mısır, antik çağ buluntularıyla insanlık tarihini aydınlatmaya devam ediyor. Çünkü sözü geçen bölge, insanlığın dört bin yıl önceki düşünce tarihinin kayıt altına alındığı dünyadaki tek coğrafyadır.
Anadolu Hiyeroglifleri
1800’lü yıllardan itibaren Anadolu’nun pek çok bölgesinde (Kapadokya, Klikya, Likya, Kommagene…) ve Kuzey Suriye’de bilinmeyen bir dilde hiyeroglif işaretleri kullanılarak yazılmış anıtlar keşfedilmeye başlandı. Mısır hiyerogliflerine benzemeyen bu resim yazılarının Anadolu’nun eski halklarından Luvi ve Hititlerce M.Ö. 2000’lerden itibaren kullanıldığı ve geliştirildiği anlaşıldı.
Anadolu’da M.Ö. 1600 ile M.Ö. 7. yy arasında Hititler tarafından özellikle mühür, tapınak ve anıtlarda yaygın kullanılan bu yazının adı bilim otoritelerince bir süre Hitit ve Luvi Hiyeroglifleri olarak adlandırıldı. Günümüzdeki görüş; yazı Anadolu kökenli olduğu için ” Anadolu Hiyeroglifleri ” isminin daha uygun olacağı yönünde. Bu dilde halen çözülemeyen işaretler var.
Hitit Askeri
M.Ö. 2 binin ikinci yarısında Ön Asya’da bir dünya gücü olan Hititler teknolojik ve eğitimli asker gücüyle çevresindeki ülkeler üzerinde üstünlük sağlıyordu.
Fotoğrafta Hititli yetkili bir asker rölyefinin çizimini görüyorsunuz. Sivri başlık, belde kesici silahlar, kemer, kısa etek. Hititlerin sivil ve askeri kıyafetlerinde ayakkabılar ucu yukarı kıvrık çarık şeklindeydi.
Yine Boğazköy Müzesi’nde sergilenen Hititlerde aslan avını sahneleyen bir rölyefin çizimi… Ava bir köpek de eşlik ediyor. Üst satırda Anadolu Hiyeroglifleri ile sahnenin açıklaması yapılmış.
Hititler, Mısırlıların icadı olan iki tekerlekli savaş arabasının dingil açısını değiştirerek hız ve hareket kabiliyetini arttırmış bu sayede savaş alanlarının etkili gücü olmuşlar.
Hitit mutfağına da kısaca değinip yazımızı bitirelim.
Hitit Mutfağı
Hititlerin gelişmiş bir yemek kültürü var. Aşağıdaki fotoğrafta dönemin ev ocakları ve yanında tahıllar… Seramik tencereleri bu ocağın üzerine koyup yemeklerini pişiriyorlarmış.
Saraylarda yapılan yemeklerin tariflerini içeren Hititçe tabletler de gün yüzüne çıktı. Hititolog Ahmet Ünal tarafından Türkçeye çevrilen Hitit Mutfağı Saray Yemekleri tariflerine arama motorlarından ulaşabilirsiniz. Kullandıkları malzemeler günümüzde de kolaylıkla bulunabiliyor. Ne de olsa aynı topraklardan besleniyoruz.
Etleri pişirmeden önce şaraba yatırma adetleri olduğunu göreceksiniz. Bu adet, şimdiki Anadolu insanına çok tanıdık gelmese de Avrupa insanına oldukça yakın.
Çorum ile ilgili diğer yazılarımız için Çorum Gezi Rehberi‘ne, planlamaya yönelik bölge yazılarımız için de Orta Karadeniz Gezi Rehberi‘ne bakmanızı tavsiye ederim. Afiyetle kalın