- 2400 Yıllık Felsefe Okulu Behramkale Köyü
- Assos Antik Liman Gezisi
- Babakale, Osmanlının Yaptırdığı Son Kale
- Bababurnu, Asya Kıtası’nın En Batı Ucu
- Geyikli Plajı’nda Bir Gün (Odunluk İskelesi)
- Polente Feneri’nde Gün Batımı
- Bozcaada Ayazma Plajı’nda Bir Gün
- Bozcaada Tekne Turu
- Bozcaada’da Ne Yenir Nerede Yenir?
- Bozcaada Sokakları’nda Küçük Bir Gezi
- Her Şeyiyle Bir Bozcaada Gezisi
- Alexandria Troas Antik Kenti
- Kilitbahir Kalesi, Piri Reis’in Dünya Haritasını Çizdiği Yer
- Salim Mutlu Özel Harp Anıları Müzesi
- Tarih ve Deniz Harikası Assos
- Çanakkale Şehitler Abidesi
- Conk Bayırı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurulduğu Yerdir.
- Mehmet Akif Ersoy Evi
- Ayazma Pınarı Tabiat Parkı
Bugünkü durağımız ana turizm rotaları üzerinde bulunmasına rağmen ülkemizin en bilinmeyen ören yerlerinden Alexandria Troas Antik Kenti.
Özellikle İstanbullu arkadaşlarımdan Bozcaada‘ya yolu düşmeyen yoktur her halde ancak yollarının üzerinde bulunan Alexandria Troas Antik Kenti ile ilgili en ufak bir fikirleri olmadığına eminim. Kafanız karıştı biliyorum. Şöyle açıklayayım.
Doğu Roma İmparatorluğu’na Başkent Seçimi
Zamanında Hristiyanlığı kabul eden ilk Roma İmparatoru, Doğu Roma İmparatorluğu’nun kurucusu olan I. Konstantin veya Büyük Konstantin’e başkent olarak iki seçenek sunulmuş. Sarayburnu’nda bir Yunan koloni yerleşmesi olarak kurulan Byzantion ve doğuda dönemin en zengin kentlerinden Alexandria Troas.
İmparator tarafından başkent olarak asıl gözdesi Alexandria Troas değil de küçük Roma kenti Byzantion yeni başkenti olarak seçilince önce adı kurucusunun adıyla Konstantinopolis yapılmış sonra da hızla antik dünyanın merkezi haline gelmiş.
Tarihçiler bu olayı Bizans İmparatorluğu’nun da başlangıcı olarak görüyor. 1123 yıl başkent olan kent fethedildikten sonra İstanbul olarak 470 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun da başkenti olmuş.
Konstantin yerine Alexandria Troas’ı başkent yapsaydı tarih nasıl şekillenirdi acaba? İşte bizim işimizde durumsal farkındalık yaratmak değil mi? Hadi farklı mevsimlerde 2 kez gittiğim bu kenti gezelim de neler kaçırdığınızı hep beraber görelim.
Alexandria Troas Antik Kenti Gezisi
Alexandria Troas Antik Kenti’ne Ulaşım
Antik kent, Çanakkale’nin 64 km güneybatısında, Ezine’nin 15 km batısında, Bozcaada’nın tam karşısında GESTAŞ Geyikli Feribot İskelesi’nin 9 km güneyinde Dalyan Köyü’nde Kestanbolluk mevkiinde yer alıyor.
Arabayla Çanakkale’den 1 saatte, Ezine’den yarım saatte ulaşabilirsiniz.
Arabanız yoksa Ezine kalkışlı Geyikli ve iskelelerinden geçip Dalyan Köyü’ne giden midibüs hattını kullanarak Ezine’den 1 saatte, GESTAŞ Geyikli Feribot İskelesi’nden yarım saatte Dalyan Köyü’ne ulaşabilirsiniz (4,5 TL (2019)). Güncel tarife için tıklayınız.
Alexandria Troas Antik Kenti Ziyaret Saatleri ve Ücretler
Dalyan Köyü’nün hemen güneydoğusunda bulunan kent 400 hektarlık alana yayılmış ve kısmen kazılar devam etmekte. Yani aslında ziyaret saatleri ya da bir ücretlendirme yok.
Kente Alexandria Trasa Antik Kenti ya da bugünkü ismiyle Dalyan Göleti üzerinden doğuya doğru çıkarak ya da Dalyan Köyü üzerinden görünen yolu takip ederek ulaşabilirsiniz.
Benim tavsiyem ister arabayla ister minibüsle gelin Dalyan Köyü’nden itibaren doğal plajlardan geçen birinci seçeneği kullanmanız.
Alexandria Troas Antik Kenti’nin Tarihi
-Kuruluşu
Büyük İskender’in en önemli komutanı tek gözlü Antigonus M.Ö. 310 yılında buraya Makedonya ile Anadolu arasında deniz bağlantısı sağlamak amacıyla kendi adından türettiği Antigoia adlı bir kent kurmuş ve çevresini 8 km uzunluğundaki bir surla çevirmiş.
Büyük İskender; sevdiği komutana hürmeten kente bağımsızlık vermiş, haraç vermesini önlemiş. Şehir kısa zamanda bölgenin tek egemen kenti olmuş. Çevresindeki diğer şehirler de Alexandria Troas’a hizmet etmeye başlamış.
Büyük İskender M.Ö. 323 yılında ölünce tüm imparatorluk komutanları arasında paylaşılmış. Antigonus da bölgede kendi egemenliğini ilan etmiş. Yakında bulunan küçük ölçekli 7 şehri boşalttırarak Helenizm’i de yaymak adına yaşayanları zorla Alexandria Troas’a göç ettirmiş.
Ancak kısa zamanda diğer komutanlarla savaşlar başlamış. Antigonos’un orduları Büyük İskender’in diğer bir komutanı Lysimakhos’a yenilince Antigonos öldürülmüş. Şehir, Lysimakhos’un egemenliğine girmiş. Büyük İskender’in anısına kentin adı “Alexandria Troas” olmuş.
-Gelişimi
Sezar’ın yeğeni Augustus zamanında kent yeniden canlanmaya başlamış. Çanakkale Boğazı’nın çıkışında yer alan şehir Roma kolonisi olduktan sonra bir liman kentine dönüşmüş.
Helenistik kalıntıların üstüne tapınaklar inşa edilmiş. M.S. 52 yılında Aziz Paulus, Hıristiyanlığı yaymak amacıyla Anadolu’dan Avrupa’ya bu şehirden geçmiş.
Ege Denizi ve Çanakkale Boğazı girişindeki stratejik konumu, bölgedeki tuz, kereste ticaretini kolaylaştıran korunaklı yapay limanı nedeniyle M.S. 1. ve 4. yy.lar boyunca giderek büyümüş ve güçlü bir ekonomiye sahip olmuş. Bu dönemde nüfusu 100000 civarındaymış.
Atina’daki bir yazıta göre Roma İmparatoru Hadrian 132 yılında ‘kentin hamisi’ ilan edilmiş. Zaten bir çok yapıdaki şahsi desteği yazıtlarda belgelenmiş.
Alexandria Troas bulunduğu coğrafyanın bol granitli yapısından dolayı çok çok uzun yıllar boyunca Roma’nın en önemli granit sütun üretim yerlerinden biri olmuş.
Buradaki granit ocaklarında işlenen tonlarca ağırlıktaki sütunlar kentin limanından imparatorluğun pek çok önemli kentine gönderilmiş.
Romalılar kente o kadar önem veriyormuş ki Asya bölgesinde Ius Italicum hakkını sadece buraya vermişler. Düşünün yani kent halkı Roma vatandaşları ile aynı haklara sahipmiş.
Bu nedenle zamanla kent o kadar zenginlermiş ki dünyanın ilk kaplıcaları olduğu öne sürülen Kestanbol Kaplıcası da burada kurulmuş.
-Terkedilişi
I. Konstantin aslında Doğu Roma İmparatorluğu’na Alexandria Troas’ı başkent olarak düşünüyormuş ancak ne olduğu bilinmez bir şekilde M.S. 330 yılında boğazın girişindeki küçük Roma kenti Byzantion’u seçmiş.
O günden itibaren kentin kaderi değişmiş. Önemi azalmış. Konstantinopolis’e olan yakınlığından dolayı şehirdeki yapılar tahrip edilmiş. Bahse konu yapılardan çıkarılan mimari tüm parçalar devşirilerek yeni başkentteki imar faaliyetlerinde değerlendirilmiş.
9. yy.a gelindiğinde kent tamamen terk edilmiş. Sonraki yıllarda Çanakkale Boğazında yapılan kaleler ile camilerde de burada bulunan taşlardan yararlanılmış. Kalan son yapılar da 1809-1810 kışında gerçekleşen şiddetli depremden büyük ölçüde etkilenmiş.
Alexandria Troas Antik Kenti Bugün
Aşağıdaki harita da kentin en gelişmiş son hali görülüyor. 390 hektarlık bir alanda tamamen planlanarak kurulmuş. Herodes Atticus Hamamı, forum alanı, podyumlu tapınak, stadyum, anıtsal çeşme (nymphaion), taş döşeli cadde, tiyatro, su yolu, limanı ve 8 km uzunluğunda sur duvarları izlenebilir halde.
Kentte halen kazı çalışmaları devam ediyor. Çalışma alanı çok büyük adam sayısı az. Burası aslında ikinci Efes ama ekonomik destek sınırlı. 15 yıldır süren çalışmaların hızlanması ve büyük bir tarihin ortaya çıkması için çok büyük desteğe ihtiyaç var.
Tüm bunlar olurken kentin tam ortasından yol geçtiğini görüyorsunuz. İçiniz acıyor.
–Herodes Atticus Hamamı
Anadolu’da Roma Dönemine ait bilinen en büyük hamam olma özelliğine sahip. Bu hamam bile o dönemde kentin büyüklüğünü ve önemini gösteren bir işaret.
M.S. 135 yılında yani 1884 yıl önce Roma İmparatoru Hadrian’ın yakın arkadaşı Atinalı Herodes Atticus’un katkılarıyla inşa edilmiş. Ancak o dönem için inanılmaz bir paraya mal olan yapı için Hadrian’ın çok büyük desteğini aldığı çıkarılan yazıtlarda belgelenmiş.
123 x 84 m boyutları itibariyle Anadolu’nun o dönemdeki bilinen en büyük yapılarından biri ve en büyük hamamı olarak kabul ediliyor.
Termal suların kullanıldığı hamamda Kaz Dağları’ndan kente su getirilmesi için su kemerleri inşa edilmiş. Zaten kent antik kentler arasında su mimarisiyle öne çıkıyor. Hamamın özelliklerine gelince burada bulunan hamamlar Efes Antik Kenti hamamlarına yapı itibariyle çok benziyor.
Hamam ve antik dönemde fikri ve bedeni eğitim yapılan gymnasium mermer plakalar ile kaplı duvarlı ve üzerleri kemerli bir yapıya sahip. Kemerlerden gelen suyun depolandığı ve yapının içine dağıtıldığı bir sistem geliştirilmiş. Malesef hamam yapıları 1809-1810 kışında gerçekleşen şiddetli bir depremle büyük ölçüde yıkılmış.
Diğer taraftan burada bir gelenek haline gelen kemerlerin üzerinde güneşin batışının izlenmesi geleneği yıpranmayı daha da hızlandırmış. Fotoğrafta hamamdan kalan son yıkıntılar ve su kemerleri görülüyor.
2018 yılında söz konusu kemerler çelik konstrüksiyonlarla desteklenmeye başlanmış. Böylece yıkılmaktan kurtarılmış. İşin kötüsü malesef hala buraya elinizi kolunuzu sallayarak girebiliyorsunuz.
-Forum Alanı
Kentin tam ortasında forum alanı var. Bu alanda yerleşim alanları, podyumlu tapınak ve taş döşeli cadde bulunuyor.
-Yerleşim Alanları
Forum alanında gün ışığına çok sayıda kabartmalı ve renkli mermer mimari yapı parçaları çıkarılmış.
Bu görkemli parçalar kentin zenginliğini ve geniş ticari bağlantılarını da kanıtlıyor.
-Podyumlu Tapınak
Forum alanının merkezinde yer Podyumlu Tapınaktan günümüze sadece temel duvarları kalmış durumda.
Bugün bile inşaatta kullanılan midye kabuklu kireçtaşı bloklar görülebilmektedir. Fotoğrafta görülen tapınakta çok ince bir çalışma yürütülüyor. Görünen kısım tapınağın ikinci katı. Alt kat girişleri hırsızlığa karşı demir kapaklarla kilitlenmiş durumda.
-Taş Döşeli Cadde
Yapılan kazılar neticesinde dikdörtgen granit taşlarla döşenmiş doğu-batı yönünde uzanan bir cadde ortaya çıkarılmış.
Bu cadde hamamdan aşağıya doğru devam ediyor ve sonraki fotoğraflarda görülecek limana gidiyor.
-Antik Liman
Aslında hepinizin en dikkatini çekecek yer işte burası. Haritada gördüğünüz bir göl izlenimi veren yer aslından şehrin antik limanı. Görüldüğü kadarıyla birbirine bağlı bir dış bir de iç limandan oluşuyor.
-Dış Liman
Sahile doğru ilerlediğinizde Dalyan Köyü yakınlarında vahşi yaşamın içerisinde muhteşem Bozcaada manzarası ile karşılaşıyorsunuz.
Unutmadan o dönemde Bozcaada da Alexandria Troas’a bağlıymış.
Bugün bile denize kadar inen taş döşemeli caddeyi ve denizdeki 2000 yıllık sütun kalıntılarını görebiliyorsunuz. O zamanlarda da denize sütunlar çakılıyormuş herhalde..
Dış limanın anlayabildiğim kadarıyla 2 girişi var bunlar bir dalgakıran ile korunuyor. Sonuç olarak burası 100000 nüfuslu bir ticaret şehri.
Hakim rüzgarın rüzgarla yol alan yelkenli teknelerin limana girişini engellememesi ve ticaretin her halde durmaması için böyle bir çözüm düşünülmüş.
Artık net olarak görülmese de Dış Liman İç Liman Geçişi da takip edilebiliyor. Dış limana güvenle giren yelkenliler buradan yüklerini boşaltacakları ya da alacakları iç limana geçiyorlarmış.
-İç Liman
Önceki resimde görülen yolun geldiği bu göl yöre halkınca pembe göl olarak anılıyor.
Aslında görülen göl şehrin antik iç limanı.
Zaman içerisinde depremler neticesinde deniz ile bağı kesilince göle dönüşmüş.
Göl ise özellikle açık havada National Geographic dergisinin kapağından çıkmış gibi bir izlenim veriyor.
Günümüzde denize kapalı olan eski liman kristalleşmiş tuzlarıyla birlikte gün batımında ziyaretçilerine muhteşem bir manzara sunuyor.
Ada ve Çanakkale ile ilgili diğer yazılarımız için Çanakkale Gezi Rehberi‘ne bakabilirsiniz. Sağlıcakla Kalın.