- Kutaisi Gezi Notlarım
- Komşu Kapısı Batum Seyahatimiz
- Gürcistan’ın Hem Başkenti Hem Kalbi Tiflis
Bu sefer ki durağım Gürcistan’ın Hem Başkenti Hem Kalbi Tiflis. Neden Gürcistan Seyahati diye başlamak istiyorum yazıma.
2008 yılı sonbaharında eşim ve oğlumla gittiğim, detaylarını ise Komşu Kapısı Batum Seyahatimiz yazısında paylaştığım gezimizin ardından tam 10 yıl geçti. Bu sefer vakit ilkbahar.
Batum, Gürcistan sınırlarında olmakla birlikte aslında özerk bir cumhuriyet olan Acara’nın başkenti. Bu nedenle kendimi o dönem tam olarak Gürcistan’da hissedememiştim. Trabzon-Rize-Artvin’e yayılan Karadeniz seyahatimizin biraz da hızlandırılmış finali gibi olmuştu Batum o vakit.
Şimdi ise Gürcistan’ın Hem Başkenti Hem Kalbi Tiflis’e gittim. Üstelik de bir çok gezginin yaptığı gibi bu seyahati Ermenistan ile birlikte planladım.
Sadece Tiflis ve Erivan’ı değil, kırsalını ve dağlarını da gezdiğim bir seyahat oldu. Yıllarca yaptığım aile seyahatlerinden sonra bu sefer yalnız çıktım yola.
Seyahatimi 16 Nisan pazartesi gününü 17 Nisan salı gününe bağlayan gece yarısı İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan Tiflis’e gidecek, salı ve çarşamba günlerini Ermenistan’da geçirdikten sonra Perşembe sabah tekrar Tiflis’e dönecek ve perşembe, cuma ve cumartesi günlerini Tiflis ve civar bölgeleri gezecek şekilde planladım.
Bir hostel tutkunu olarak Gürcistan-Ermenistan rotasında özellikle Tiflis ve Erivan için en çok adı geçen hostel Envoy’du. Her iki başkentte de birer lokasyonu olan bu çok popüler hostelin uygun günlerini gözeterek rezervasyon yaptım. Planımda her hangi bir aksama olmadan 22 Nisan Pazar günü ise İstanbul’a döndüm. 2008’de Batum’a gittiğimde sadece o bölgeye özel olan TC kimlikle giriş uygulaması artık tüm Gürcistan için geçerli ama Ermenistan’a da geçeceğim için haliyle pasaportla yolculuk yaptım.
Aşağıda ise tüm bu yolculuk boyunca aldığım “Gürcistan’ın Kalbine Seyahat” notlarımı bulacaksınız. Bu seyahatim kapsamında yaptığımı “Ermenistan’da Bir Türk” seyahatim ise bir sonraki haftaya.
Tiflis Gezisi
Tiflis’e Ulaşım
İstanbul-Tiflis uçuş süresi tarifede 2 saat 15 dakika görünmesine rağmen 25 dakika erken vardık başkente. Kontrol ve bagaj işlemleri de jet hızıyla tamamlandı. Olası rötar, bürokrasi ve Gürcistan’ın bizden 1 saat ileri olmasını gözeterek havaalanından gece yarısı 04:30’da çıkacağımı öngörmüştüm. Bu nedenle de kalacağım hostelden taksi hizmeti talep etmiştim.
Her şey süper sonik ilerleyip 03:30’da işim bitince önce ne yapacağımı şaşırdım. Taksiye mi binsem ya da Envoy Hostel’i mi arasam derken birden üzerinde Envoy yazan tişörtlü birini görünce çok şaşırdım. Meğerse kalacağım Envoy Hostel’in yöneticisi Marini de benimle aynı uçaktaymış. Marini bir Ermeni. Kurtuluş semtinde yaşayan arkadaşlarını ziyarete gelmiş. Öncelikle gecenin köründe dakika bile kaybetmeden hostele doğru yola çıkmak mucize gibiydi. Ayrıca böyle kırk yıllık dost gibi muhabbete koyulmak da günün bonusu oldu. Ne yol yorgunluğu ne de en ufak uykusuzluk hissettim. Shuttle için ise sadece 40 Lari verdim. Yolun sürprizleri daha ilk dakikadan beni kucakladı. (Dönüş ise gündüz saatiydi ve başka konuklar da vardı. Onun için de 10 Lari ödedim. Yani tüm havaalanı transferi için 50 Lari ödedim. Rakam çok yüksek olmadığı için toplu taşıma seçeceğini araştırmadım.)
Envoy Hostel Tiflis
Hostel, Betlemi Caddesi 45 numarada, olağanüstü merkezi bir noktada. İlk geldiğim gece tek kişilik, diğer 3 gece ise 8 kişilik dorm odada kaldım. Nefis kahvaltı dahil bu 4 gün için 137 Lari ödedim. Kredi kartı geçerli. Mekanın hostel olduğunu gözetirsek rakam yüksek gözükebilir. Kahvaltıyı, misafirperverliklerini ve de sundukları toplam hizmeti gözetirsek kesinlikle her lariyi😊 hakediyorlar. ( 1 Lari 2 liranın az üzerinde. 2008 yılında neredeyse denk değerdeydi. Geçen 10 yılda TL yarıdan az fazla değer kaybetmiş. )
İyi ki Envoy Hostel’i tercih etmişim. Zira her şeyini çok sevdim. Adeta bir akrabamın, arkadaşımın evine gitmiş gibi ağırlandım. Türk olmam benimle daha da yakın ilgilenmelerine sebep oldu. Ve yöneticisi bir Ermeni. Ara ara kendilerine kahve yaptıklarında ( Türk Kahvesi) benim için de yapıp kahveye çağırdılar.😊 Gürcistan seyahatimin eşsiz anılarında Envoy’un payı büyük.
Çünkü Ermenistan’a ulaşım ve sınır geçişini, Tiflis’te konakladığım Envoy Hostel’in düzenlediği tur aracılığıyla gerçekleştirdim. Erivan’da yine Envoy Hostel’de kaldım. Erivan-Tiflis dönüşünü ise yataklı gece treni ile yaptım. Ermenistan ve Tiflis dışı gezilerimi de yine Envoy ve yerel acentaların günübirlik turları ile sağladım.
Bağlantı kurmak isteyenler için Int: https://www.envoyhostel.com/
Tiflis’te Ne Yapılır? Nereleri Gezilir?
Ben Tiflis bazlı 5 günlük seyahatimde 1 günü Tiflis şehrine, 1 günü Kafkas Dağlarına, 1 günü civar şehirlere, 2 günü ise Ermenistan’a ayırdım. Aşağıda, seyahatin akış rotasına göre gezi noktalarını belirttim.
-Ermenistan
Eğer Tiflis’teyseniz seyahat sürenize göre en başta gelen seçenekleriniz arasında Ermenistan rotası var. İster günübirlik ister birkaç günlük.
Benim de zira Gürcistan’daki ilk günüm tam “Arkadaşa bakıp çıkacaktım.” tadındaydı. Zira kahvaltımı eder etmez Envoy’un organize ettiği günübirlik Ermenistan turuna katıldım. Turun sonunda ise Tiflis’e dönmeyip Ermenistan’da kaldım ve Erivan’a devam ettim. Farklı bir günde Erivan’a kadar giden turları da vardı. Ben kalan kısımda bireysel ilerlemeyi tercih ettim.
Envoy Hostel’in organizasyonu olan turda, rehberimiz Beqa, 22 yaşında, ekonomi mezunu. Kendini anlatırken “Bir müddet Wendy’ste köle olarak çalıştım. Ardından da köleliğime başka bir özel şirkette devam ettim.😊” diyor. Turizmle ilgili yüksek lisans yapıyor. Bitirince yeni bir lisans ya da doktora yapacakmış. 27 yaşına kadar devleti oyalayabilirse o zaman askerlikten kurtulacakmış. Beqa’nın annesi Kara Para Aşk izliyor ve Tuba Büyüküstün hayranı.
Beqa haricinde 3 kişilik minik bir grubuz. Diğer misafirler Londra’dan bir çift; İngiliz Stephan ve 16 yıllık eşi Japon Akiko.
Ermenistan sınırına doğru ilerliyoruz. Yol üzerinde geçmişin önemli bir bakır tesisinin yanından geçiyoruz. Bakır çıkarılan dağ adeta bir volkanik kaya şeklinde. Yanındaki tesis ise çok distopik gözüküyor. Yine yanından geçtiğimiz Red Stone kanyonu göz alıcı.
Beqa yol boyunca ilginç şeyler anlatıyor. Mesela Stalin’in zehirlenmiş olabileceği yönündeki komplo teorisi. Kitap okurken hep parmağını yalayıp sayfaları çevirirmiş. Okuduğu kitabı zehre bastırmış olabilirlermiş… Komünizm dönemini, soğuk savaş yıllarını, ajanların dönemini anlatıyor. Süt ve ekmekle yazılan gizli notlardan bahsediyor .
Ermenistan sınırına yaklaşırken yol boyunca deterjan satıcıları görüyoruz. Bizim memlekette de yol satıcısı çoktur ama deterjan, bak işte bunu ilk defa görüyorum. Ermenistan’da üretimi yokmuş ve ithal edilenler epey pahalıymış. Bu nedenle ucuza buradan alıyorlarmış.
Allahverdi bölgesine geliyoruz, bir kısmı Gürcistan bir kısmı Ermenistan. O yıl, yani 2008’de Gürcistan’ın bağımsız olmasının ( araya giren Sovyet dönemi ile kesintiye uğrasa da ) 100. Yılı ve özel kutlamalar planlanmış.
Eğer siz de benim gibi Ermenistan ile entegre bir seyahat planlayacaksanız alternatif bir rota olarak Tiflis gidiş Erivan dönüş şeklinde uçak biletinizi alıp, yataklı tren ile Tiflis’ten Erivan’a geçebilirsiniz.
Sabah gün doğumu vakti tren Erivan’a yaklaşırken Ağrı Dağı, onların deyimiyle Ararat’ın nefis bir manzarası yolcuları karşılıyormuş. Bunu görebilmeyi isterdim doğrusu. Seyahat için ayırdığım günlerin akışında, hem turların hem hostelin hem de trenin günlerini gözettiğim de benim için en uygun rota buydu. Zira Tiflis-Erivan arası her gün karşılıklı sefer yok. Mutlaka treni de deneyimlenmek isterseniz sefer günlerini gözeterek program yapmak gerekiyor. Ben yataklı trene bayıldığım için bu yolculuğu programa almıştım. Kaldı ki hem zaman hem de konaklamadan tasarruf sağladığı gibi, açık kompartman olması nedeniyle yolculuk arkadaşlığı ve sohbetleri ile de bence gezmeyi seven herkesin kaçırmak istemeyeceği anlara sahip.
Artık sınıra vardık. 😊 Ermenistan gezi notları haftaya www.gezerdoner.com adresinde.
-Kafkaslar
2 günlük Ermenistan yolculuğumun ardından gece treni ile Tiflis’e döndüm ve o günün sabahında, trenden indikten 1 saat sonra yola çıkan Kafkas programına katıldım. Turu hazırlayan yine Envoy Hostel. Rehberimiz yine Beqa. Tur ücreti öğle yemeği dahil 125 Lari.
Beqa, yol boyunca M.Ö. 8-10. yüzyıla uzanan Gürcü tarihini anlatıyor. Batı Roma etkisinde geçen yılları, ardından 4. yüzyılda Hristiyanlığın kabulünü. Önce 336 yılında Ermenistan Hristiyanlığı seçiyor. Tarihte resmi ülke konumunda Hristiyanlığı seçen ilk yer Ermenistan. Haliyle yakın coğrafya; Gürcüler de bu dini akımdan etkileniyor.
Kapadokya’dan gelen din adamlarından bahsediyor. O dönem hasta olan kraliçeyi bu din adamları iyileştirince kraliçe din değiştirir. Kral ise ikna olmaz, derken güneş tutulması yaşanır, kral korkar ve din değişikliğini kabul eder. O tarihlerde önce Sveti başkent olur, küçük kalınca da Tiflis inşa edilir Kral Gurgasali tarafından. Tiflis, ılık su anlamına geliyor. Gürcü tarihinin en güçlü kralı David. 12. yüzyılda ise kral bir kadın ve adı Tamara.
1991 yılında Demir Perde’den ayrılan Gürcistan oldukça zor zamanlar geçirmiş. Rusya’nın Gürcistan’dan geçirip Ermenistan’ın kullanımına sunduğu bir gaz boru hattı var. Vakti zamanında hava eksi 10 derece iken Rusya, Gürcistan’a gaz vermemiş. Çok perişan oldukları bir kış geçirmişler. Bu nedenle Rusya’ya güvenilmiyor; gaz Kazakistan ve Azerbaycan’dan alınıyor.
Şu anda hala Gürcistan sınırları içinde yer alan Abhazya ve Güney Osetya özerk bölgeleri huzursuz bir yapıda. Rusya’dan bu bölgelere geçiş var ama Gürcü tarafı kapalı. Yol boyunca Gürcü tarihinin akışında önemli yer tutmuş dini yapılar ve Sovyet köprüleri arasından geçen adeta bir zaman tünelindeyiz.
Trafik sağdan akmasına rağmen sağ direksiyonlu Japon araçları var yolda. Zamanında epey ucuz fiyata ithal edilmişler. Bol sayıda Ermeni plakalı kamyon görüyoruz, Rusya’ya giden ticaret araçları.
Beqa “Biz Gürcüler çok ehli keyif, yeme içmeyi seven, yavaş, tembel insanlarız.” diyor. 😊 Hep başkaları yapsın diye bekleriz diyor ve antik bir hikaye anlatıyor. Gürcistan’ın kuruluşu ile ilgili. Diyor ki burası dünyanın en güzel ülkesi. Zira dünya pay edilirken tembelliğinden en son bizimkiler gitmiş. Tanrı “Geç kaldınız. Her yeri pay ettim.“ demiş. Bizimkiler öyle ısrar etmiş ki Tanrı ısrarlara dayanamayıp“ kendim için ayırdığım bir yer vardı ama kıyamadım. Orayı size vereceğim.” demiş. İşte böylece Dünyanın en güzel ülkesinin Gürcistan olduğuna inanıyorlar. Gerçekten de çok güzel.
Bu cennet ülkenin Küçük Hindistan olduğunu, bir vakitler çok sayıda Hintlinin arazi, ev satın aldığını, artık satışın yasaklandığını söylüyor.
Günlük yaşamı, para pul, ekonomiyi soruyoruz. Gelir çok düşük diyor. Gerçi yine de geçmişte iyi kötü ev sahibi olunabiliyormuş, şimdi daha zorlaşmış. “Babam 26 yıldır tatilsiz çalışıyor” diyor. “Sabah 06:00’da kalkar, 22:00’de uyur. Annem ile birlikte şarap ve votka üretir. 1990’larda ilk evi aldı. Sonra ikinci ev. Üç kardeşiz ve şimdi 3. ev için çalışıyor. Yağmur yağınca dışarıda çalışamadığı için üzülür.”
–Kazbegi Dağları
Kazbegi Dağları’na ulaşıyoruz. Dağların tepesinde bir kilise geziyoruz.
Bir de Sovyet döneminde yapılmış bir anıt: Dostluk Balkonu.
Hava çok rüzgarlı. Tam dağlara yakışır bir hava. Öyle bir rüzgar var ki ayakta durmak bile zor.
Ardımızda sıra sıra Kafkaslar. Meşhur Kazbegi.
Gezimizin ardından öğle yemeği yemek için gittiğimiz yer çok neşeliydi. Duvarda Türk bayrağı taşıyan bir Gürcü evindeyiz. Biz grup olarak rehber ve şoför dahil 10 kişiydik. Bizim haricimizde 16 kişilik bir grup daha vardı. Yemekler enfesti. Yedik, içtik, mantı yaptık, pişirildi, bir de onu yedik. Sohbet, muhabbet derken saat de neredeyse 17:00 oldu. Bu saatten sonra artık akşam yemeği yemek zor. Şehir merkezine varmamız neredeyse 20:00’yi buldu.
Bu gezide fotoğraf çekmeye bayılan Polonyalı çift Oleg ( Alexandre) ve eşi İvona ile epey ahbap olduk. Oleg gün boyunca hep eşiyle birlikte benim de fotoğrafımı çekmek istedi. Çok tatlı ve sevimliler.
-Tiflis
Kafkas Dağları’na gittiğimiz günün gecesi Tiflis’teki ilk gecemdi. Aynı zamanda da ilk keşif fırsatım. Çok geniş bir daire çizerek şehri turladım. Özgürlük Meydanı, Barış Köprüsü, parkın içindeki uzaysal konser binası, kafeler, mağazalar derken epey uzun bir tur oldu.
Neredeyse 3 saat yürüdüm. Tam hostele dönüyorken adı Meydan olan meydanda (malum onca yılın Osmanlı izleri) önünde I Love Tbilisi yazısı olan restoranın üst katında yangın çıkmış olduğunu gördüm.
Meydan polislerin olay yeri inceleme bantları ile kapatılmış, çatıda da çok sayıda itfaiyeci vardı. Tam o noktada sabahki turda tanıştığım Polonyalı çift Oleg ve Ivona’yı gördüm. O dakikadan sonra birlikte dolaştık. Onları artık mekanın kıdemlisi olarak önce Barış Köprüsü’ne oradan da kafelerin olduğu bölgeye götürdüm. O noktada Syscall isimli bir kafe hoşumuza gitti. Canlı müzik de vardı. Neredeyse 1 saati aşkın sohbet ettik. Oleg hayatında ilk defa yurt dışında bu kadar uzun süre yabancı biriyle sohbet ettiklerini söyledi. İngilizcesi biraz tutuk diye kendilerini çok çekiyorlardı sanırım. Aksine daha çok konuşmalıydılar. Belki de mizaçlarımız uydu. Çok içten ve samimiler. Beni Polonya’ya davet ettiler.
Ertesi sabah güne hostelde neredeyse 2 saat süren uzun bir kahvaltı ederek başladım. Önce Oleg ve Ivona ile başladık. Derken dün akşam hostele dönüşte tanıştığım Avustralya’da yaşayan bir Ermeni olan Ani de bize katıldı. Erivan’dayken oradaki Envoy’da kalmış ve Amerika’da yaşayan bir Ermeni olan Şahan ile tanışmıştım. Dünya küçük. Tiflis’teki Envoy’da tekrar bir araya geldik. Aile gibi hissediyoruz ve burası da sanki evimiz. Kahvaltının ardından Türk Kahvesi içtik. Ani bademli kurabiye ikram etti.
–Gürcistan’ın Annesi Heykeli
Bugünü Tiflis sokaklarına ayırdım. Hostelin sırtını dayadığı tepeye çıkıldığında, bahar dallarıyla bezenmiş ağaçların arasında çok güzel bir kale var. Kaleye yakın bir mesafede ise Rio’daki İsa Heykeli tadında ama kadın formunda bir heykel.
Ülkenin Annesi adını taşıyor ve adeta mabed gibi ziyaret ediliyor. Yakınlarda bir teleferik…Hemen dibinde ise dünya güzeli bir kafe. Üstelik kedileri bile var. Sokaklar çok güzel, zarif, baharla şenlenen ağaçlarla mis gibi.
–Tiflis Botanik Bahçesi
Gürcistan’ın Annesi heykelini gördükten sonra hemen yanı başındaki merdivenlerle inilen Shangri La tadındaki botanik bahçesini gezdim. Bilet parası, 2 Lari. Batum’da da devasa bir botanik bahçesi vardı. Bunu gezmek daha kolay. Zira hem şehir içinde hem de daha ufak, gezmesi daha kolay. Parkta Ukraynalı bir fotoğraf öğrencisi ödevi için çok güzel fotoğraflarımı çekti.😊
Parkın içindeki yürüme yolları, taş köprüler, ip köprüler arasında kuş sesleri, su seslerine karıştı.
O kadar huzurlu iki saat geçirdim ki dengelendiğimi hissettim.
–Tiflis Cuma Camisi
Parkın çıkışına yakın bölgede adı Cuma olan caminin yanından geçerken ne tesadüf ki tam da cuma namazı kalınıyordu.
Caminin arka tarafı ise kesinlikle keşfe değer. Dilek kilitleri asılan minik bir köprü var. Şelale, dizi dizi hamamlar… Kafkas müzikleri çalan sokak müzisyenleri…
–Tiflis Barış Köprüsü ve Konser Salonu
Bir önceki gece gezdiğim Konser Salonu olan ilginç mimarideki yapıyı ve Barış Köprüsü adlı uzaysal köprüyü gündüz gözüyle tekrar gezdim.
Ardından bu alan ile Özgürlük Meydanı arasındaki sokakları dolaştım. Çok güzel kafeler, sanat galerileri var. Evler bana ada duygusu verdi. Dantel gibi işlenmiş ahşap süsleri var, bayıldım. Sokakta bizim lokmamıza benzeyen tatlılar satılıyor, 1 Lari. Dunkin Donat tarzı yerlerde kahve 2.20 Lari, donat ve benzeri tatlılar 1.70 Lari.
Marketlerde çok güzel salata büfeleri var. Bir ara canım çok yeşillik çekti. Galleria isimli bir AVM’nin marketine girdim. 1.15’e 100 gram lahana ve elmadan oluşan enfes bir salata aldım. 200 gr kadar da domates, yeşil ve kırmızı biber salatası aldım. 1 şişe su, fasulyeli bir börek, Gürcistan ürünü çilekli çikolata ile gofret. Tamamına 8.15 Lari ödedim.
Galleria AVM içinde sinema da var. Biletler 18 Lari. Sinema çok lüks, dev ekran. Bir tür Akasya olmalı burası. Filmler Gürcü, Rusça ve İngilizce olmak üzere üç çeşit oynuyor. Altyazı yok. Buna göre farklı seansları var. Gürcü filmi yoktu ne yazık ki, olsa izlemek isterdim. Prensip olarak bir yeri hem gece hem de gündüz görmeyi sevdiğim için sabah ilk defa gezdiğim yerlere gece gidip tekrar dolaştım. Erivan’da olduğum gün 27.000 adım yapmıştım. Bugün ise 28.500’e ulaşmışım.
-Yakın Şehir Gezileri (Mtskheta, Gori)
Gürcistan’da üçüncü günümde çok sayıda noktayı gezdiğim bir tura katıldım. Bu turu seçmemin ana nedeni ise Gori, yani Stalin’in doğum yerini görmek. Tur için 45 Lari verdim. Bu fiyata öğle yemeği ve gezilecek yerlerin giriş ücreti dahil değil. Bu tur Envoy Hostel’in düzenledikleri arasında olmadığı için şehir merkezindeki acentalardan birinden aldım. Tüm acentelerde fiyatlar hemen hemen aynı. Bu nedenle tur firmasını seçerken istediğim programı istediğim gün uygulayan yeri bulmam yeterli oldu. Kazbegi programı için 125 TL ödemiştim ama bunun içine düğün yemeği tadında öğle yemeği ve gezdiğimiz yerlerin giriş ücreti de dahildi.
Bugünün bana şahane iki sürprizi vardı. İlki saat 10:00’daki tur için yakındaki Dunkin Donat’ta oyalandıktan sonra tam tur şirketine vardığımda nefes nefese birinin adımı seslenmesi oldu. Dönüp baktığımda Polonyalı arkadaşım Ivona’yı gördüm. Onları hostelde görseydim söyleyecektim bugün Gori’ye gidecek bir tura kaybolduğunu ama görememiştim. Meğerse zaten hostelden ayrılmışlar.
Yine de koca şehirde, onlarca acente arasından aynı güne aynı turu seçmiş olmamız gerçekten de inanılmaz. Turda bir de Rus çift vardı. İki rehberden biri İngilizce biri Rusça konuşuyordu. Böylelikle 5 misafir ve 2 rehber yola çıktık. Gün boyu durmadan konuştuk. Oleg ve Ivona içine kötülük bulaşmamış, dünya tatlısı insanlar.
–Mtskheta
Birlikte önce Jvari Manastırı ve Mtskheta12 Havari Katedrali ve St Nino Kilisesi’ni gezdik.
En son ise Kapadokya duygusu veren, ayakta durmakta zorlanacağınız güçte rüzgarlı bir bölge olan Uplistsikhe’yi gördük.
–Gori
Stalin Müzesi öncesi Gori’de öğle yemeği yedik. Ben kaçapuri ve çay sipariş edip 11 Lari ödedim ki oldukça lezzetli ve doyurucuydu. Porsiyonların büyüklüklerini bilmedikleri için et dahil bir kaç kap yemek sipariş eden tur arkadaşlarım hem yemeklerin yarısını tabakta bırakıp hem de kişi başı 50 Lari civarı hesap ödemek zorunda kaldılar.
Bugün ziyaret noktalarında öğrenci kimliğimi kullanıp 7 yerine sadece 1 Lari ödeyip çok mutlu oldum.
Yemekten sonra gittiğimiz Stalin Müzesi’nde de giriş 10, özel seyahat vagonu ise 5 yani toplamda 15 Lari iken indirim alıp sadece 10 Lari verdim.
Tam o noktada birinin çığlık atarak bana seslendiğini duydum. Erivan-Tiflis treninde tanıştığım ve günler sonra tekrar karşılaştığım şeker kız Filipinli Mae. Memleketi Filipinler’den bir karı koca ile tanışmış.
Hep beraber müzeyi ve Stalin’in tüm seyahatlerini yaptığı özel vagonu gezdik. Bugün ne çok “Dünya küçük” dedim.😊
Tiflis’te Ne Yenilir? Ne İçilir?
Komşu Kapısı Batum Seyahatimiz yazımda da değindiğim gibi Gürcülerin bizim gibi kahvaltı alışkanlıkları yok. Onlar sabah mabah demeden doğrudan bizim öğlen, akşam yediğimiz yemeklerle güne başlıyor. Doğal olarak, konakladığım hostelde misafirler gözetilerek daha bir ortaya karışık, tanıdık bir kahvaltı vardı. Yine de aşure gibi tatlı bir pilavı kahvaltı menüsünde görmek şaşırtıcıydı.
Gürcüler hamur işinde kesinlikle çok hünerli. Özellikle enfes yumurtalı pideleri kaçapuri en meşhurlarından. Ayrıca hamurla yapılan her türlü börek, çörek türevleri sokakta, fırınlarda, restoranlarda…Burada aç kalmak diye bir şey yok.
Kazbegi Dağları’na gittiğimiz gün öğle yemeğine konuk olduğumuz evde, ev sahibiyle birlikte yaptığımız Gürcü Mantısı ise bizim için tanıdık ama şekil ve usul olarak farklı bir lezzet.
Bizim gibi meze kültürü olan bir halk Gürcüler.
Envoy ile gerek Gürcistan gerekse de Ermenistan’a yaptığım günlük gezilerde öğle yemekleri hep yerel halkın evlerinde yenildi. Bu uygulamaya bayıldım. Umarım Türkiye’de de yaygınlaşır. Bu sayede en başta turun bütçesi inanılmaz uygundu. Üstelik yerel birinin evine adım atmak, gündelik hayatlarının içine dahil olmak, sofralarına konuk olmak bir gezgin için bulunmaz bir nimet.
Kazbegi gezimiz esnasında bizim için hazırlanan ziyafet sofrasında önce içinde kişniş olan harika bir tavuk çorbası sunuldu. Ardından tıpkı annemin yaptığı bazlama ve gözlemeye benzeyen, bunların karışımı peynir ve patatesli harika bir börek geldi sofraya. Balıklı pilav çok lezzetliydi. Cevizli patlıcan, bir tür mayonez salatası, salatalık ve pancar turşuları ki pancar turşusunda bile kişniş vardı. Salata, domates soslu tavuk…
İçecek olarak tatlı kırmızı şarap ki tadına bayıldım- ve çağa denilen votka. Rehberimiz Beqa votkayı “ İnanç, Umut ve Sevgi” dileyerek kaldırdı. Çok güzel bir konuşma oldu.
Ardından kadın erkek hepimiz Gürcü mantısı yaptık; şu dev mantıdan. Biz sohbet ederken pişen mantılarımızı da bir güzel yedik. Tıka basa doyduk.
Her seyahatimin bir kamp merkezi olur. 😊 Molalarda gittiğim, günlüğü yazmak için uğradığım, tuvalet için ziyaret ettiğim… Diğer bir deyişle ziyaret edilen şehirdeki sokak evim. Bakü’deyken Rock House Cafe, Erivan’da Tashir Sokağı’na yakın Burger King, Tiflis’te de Özgürlük Meydanı’nın köşesindeki Dunkin Donats bu vazifeyi gördü. Hem yeri harika hem de fiyatları çok uygun. Kahve 2.20 Lari, donat 1.70 Lari. Klasik Dunkin menüsünü genişletip listeye Gürcü yemeklerini de koymuşlar. Kaçapuri türevi, bazlama dokulu ekmekle yapılan bilimum gözlememsi böreksi yemekler, çok lezzetli sandviçler var. Burger King tarzı yerlerde doyurucu bir menü ise 11-12 Lari civarı.
Galleria AVM içindeki Goodwill süpermarketini de çok sevdim. Yemeğe zaman ayıramadığınızda ya da çok yemek yemek olup salata ve meyveye hasret kaldığınızda ideal ve pratik bir adres. Özellikle salataları, eğer dilerseniz yanında çatal bıçak ile satmaları gerçekten de çok müşteri dostu uygulamalar.
Süpermarketin içindeki satış görevlilerinin önemli bir bölümü her rafta satılan ayrı marka şarapların temsilcileri. Hepsi de tadım imkanı veriyor. Yani burada süpermarket içinde epey şarap içme imkanı var. 😊
Tiflis’te şehri tanıtan kataloglarda kafe ve restoran kategorisinde, şarap barları ayrıca listeleniyor. Meraklılarına duyurulur.
Mother of Georgia yani Gürcistan’ın Annesi heykeli bölgesinde gezerken çok sayıda portakal ve nar suyu sıkan ve bu sıkma işlemini de bildiğimiz döküm makinelerle yapan satıcılar var. Bu satıcılar şehri sarmış durumda. Nar suyu o kadar da ucuz değil. En küçük boy 5 Lari.
Gerçi memleketimizdeki kahve fiyatlarını düşünürsek makul ama burada standart büfelerden 0.6 Lariye normal kahve almak mümkün. Dunkin’de ufak boy Americano 2.2, biraz daha şık kafe ve restoranlarda ise 5’ten başlıyor. Dolayısıyla bir mekan içinde kahveyi 5’ten sattıklarını düşünürsek nar memleketinde narın sokakta vergisiz olarak 5’e satılmasını biraz fazla buldum.
Gürcistan’da hem tanıdık hem de farklı usulde gördüğüm bir diğer lezzet ise cevizli sucuk. İnanılmaz yaygın; dizi dizi. Baklava da var. Kimileri dev boyutta. Bir dilim dört kişiye yeter.
Tiflis’ten Ne Alınır?
Tabii ki öncelikle şarap.
Gerçi ben önce magnet aldım. Seyahatlerde hiç bir şey almasam da aldığım tek şey magnettir. Tiflis’teki ilk akşamımda ilk iş olarak Batum magneti almak için turladım. Zira 10 yıl önceki seyahatimde turizmi yeni keşfeden bir ülkedeydim ve ortada daha magnet yoktu. Karşıma çıkan ilk mağazada sadece bir tane Batum magneti gördüm ve hemen aldım. Fiyatı 3 Lari. Eğer çok özel bir tasarım görmezsem magnette tercihim ülke bayrağı. Başka bir dükkanda tam istediğim gibi, bayrak formunda magnet buldum, üstelik 1 Lari.
Listenin başına şarabı koysam da normalde seyahatlerden içki getiren birisi değilimdir. Ağırlığı ve kırılma ihtimali nedeniyle pek tercih etmem. Ülkedeyken tatmayı ve tadında bırakmayı tercih ederim.😊 Oysa Gürcistan, şaraplarını öyle ustalıkla sunuyor ki! Sadece şarap satan çok şık mağazalar var. O kadar şarap düşkünü olmadığım için bu mağazaları sadece seyirlik olarak izledim. Gerçi marketlerin bile içinde dev şarap reyonları var. Ambalajları ise çok göz alıcı.
Özgürlük Meydanı yakınındaki Carrefour’a girdiğimde zerafetle tasarlanmış seramik bir şarap şişesine vurulup içtikten sonra heykel gibi şaklamak için satın aldım. Burada sadece şarap satan mağazalar o kadar şıklar ki sanırsınız içinde mücevher satılıyor ya da pahalı saatler. O ambiyanstalar.
Şu bildiğimiz cevizli sucuklar da burada çok seviliyor. Envai çeşitte üretiliyor ve yemesi bizimkilere kıyasla daha rahat zira daha yumuşak. 1 şarap ve iki cevizli sucuk alıp 25 Lari ödedim.
Tiflis’e Veda
5 günün 2 gecesi biri uçak diğeri trende olmak üzere yolda geçen, her gece yolculuğunun ardından sabahın ilk ışıklarıyla bayrak yarışı gibi tekrar yola koyulduğum, bir tür dayanıklılık testi formunda hazırladığım seyahatim, ben onu ne kadar tilkinin kuyrukları gibi dizsem de beni tatlılıkla idare etti. 😊
Kaldığım yerler, tanıdığım insanlar, farklı ülkelerde ve şehirlerde “Dünya küçük” dedirtecek şekilde tekrar ve tekrar karşılaştığım insanlar… Sanırım bu rota benim en damardan gezgin seyahatim oldu. Dayanıklılık açısından zorlayıcı olmasına rağmen muhteşem bir enerji ile yol aldım. Planlamadığım bir çok şey dahi, su akar yolunu bulur misali tıkır tıkır gerçekleşti. Üstelik harika dostluklar kurdum.
Gezdiğim yerler, tanıdığım insanlar, yediğim yemekler, kaldığım yerler… Hepsi ayrı ayrı güzeldi. Türkiye’ye karşı iyi algısı olan bir ülkede olduğumu hissettim. Yalnız bir gezgin ve kadın olarak huzursuzluk hissettiğim tek bir saniyem dahi olmadı. Sevdim Gürcü komşumu.