Gerga Antik Kenti; Çine Vadisi’nde Gizemli Bir Antik Yerleşim olarak biliniyor. Baştan söylemeliyim ki bu keşif yolculuğu özellikle doğa yürüyüşleriyle ilgilenenler için kaleme aldım.
Gerga Antik Kenti, Aydın ili Çine ilçesi’nin 6.5 km güneydoğusunda Deliktaş mevkiinde yer alıyor. Genel mimarisi itibariyle önemli bir Karia yerleşimi.
Arkaik dönem ile Roma dönemi arasında inşa edildiği tahmin edilmekte Karia kentlerinden olan Gerga da görüldüğü kadarı ile kazı çalışması yapılmamış ayakta kalmış küçük birkaç bina, dikili taşlar, duvarlar ve birçok taş üzerinde kiril harfleri ile GERGA yazısı bulunuyor. En önemli özelliği ise Karia’nın özgün tarzında taş işçiliğinin tüm yapılara yansımış olması.
Gerga Antik Kenti Gezisi
Gerga Antik Kenti’ne Ulaşım
Gerga Antik Kenti’ne araçla ulaşım yok. Aydın ya da Muğla yönünden gelip Eski Çine’de anayoldan Gerga tabelasıyla ayrılıyorsunuz ve Alabayır ya da Kırksakallar Köyü’ne aracınızı bırakıyorsunuz.
Antik kent Alabayır Köyü’nden 13 km, Kırksakallar Köyü’nden 9 km uzaklıkta bulunuyor. Size uygun olan köye kadar araçla gidip sonrasında yürümeniz gerekiyor.
Biz Alabayır Köyü ‘nden başlamayı tercih ediyoruz. Vadinin güzelliklerini keşfedebilmek içinde yolumuzu uzatıyoruz. Bu yol aynı zamanda Karia Yolu’nun da bir parçası ama henüz işaretleme yapılmamış. O nedenle çevre dağcılık kulüplerinden rehberlik için yardım almanızı öneririm. Özellikle bahar aylarında gelmeniz yürüyüşünüzü daha keyifli hale getirecektir.
Alabayır Köyü’ne gelmişken köyün çıkışından yaklaşık 2 km sonra yola paralel bir döşeme yolun üstünde yer alan Roma Dönemi’nden kalan Gürlan Köprüsü’nü görmemek olmaz.
Madran Dağı’ndaki kaynaklardan beslenen ve Baraj Gölüne akan Gürlan Çayı üzerindeki tarihi köprü 5 kemerli.
Doğanın ve insanın tahribatına rağmen hala ayakta…Araçla köprüye kadar gidip fotoğraflarımızı aldıktan sonra Alabayır Köyü’ne dönüyoruz.
Artık yürüyüşümüze başlayabiliriz. Yok ben o kadar yürüyemem derseniz , Alabayır’ı geçtikten hemen sonra sola ayrılan toprak yola girin, aracınızla 3 km kadar gittikten sonra kısa bir yürüyüşle (10-15 dk) antik kente ulaşırsınız.
Biz bir grup doğa yürüyüşçüsü arkadaşla uzun yolu tercih ediyor ve toplamda 10 km yürüyoruz.
Gerga Antik Kenti
George Bean’in ”bana göre daha büyüleyici bir yer yoktur” dediği Gerga’ya ulaştığımızda ne kadar haklı olduğunu anlıyor insan. İkinci kez geliyordum Gerga’ya ve yine aynı heyecanı hissediyorum..
Burası bir kentten ziyade haç ziyareti yapılan, tapınağı ve kutsal alanı olan küçük bir köy yerleşimi gibi. Bugüne kadar kazı çalışması yapılmadığı için de gizemini koruyor.
-Tapınak
Alana ilk girdiğimizde dikkatimizi çeken yapı tapınak. Gynas kayalardan yapılmış, ilk bakışta ahşap hissi veren yapı gayet iyi durumda.
Giriş kapısının üstünde Gergas yazısı okunuyor. Çatısı, Bean’e göre; ahşap taklidinde taş kirişler ve yassı taşlardan inşa edilmiş.
-Dikilitaşlar
Tapınaktan baktığımızda hemen aşağıda 2 dikilitaş dikkatimizi çekiyor.
3,80 metre yüksekliğe, 2,50 metre genişliğe sahip dikilitaşlar üzerinde de Gerga yazıları görülüyor.
2 taşın arasında bir heykel olduğunu tahmin edebileceğimiz çukurlar ve kaide parçaları var.
Terasın altında yatan Kybele’ye ait kadın heykeli belli ki bir zamanlar bu 2 taşın arasında yer alıyordu. Malesef 20-30 yıl önce bu heykel yerinde ayaktaymış.
Aynı teras üzerinde bulunan ezme teknesi, buranın kutsal alan işlevini yitirdikten sonra tarım alanı olarak kullanıldığını düşündürüyor.
-Kutsal Alandaki Diğer Yapılar
Tapınaktan sağa doğru ilerleyince, kutsal alanın önemli bir yapısının izlerini görebiliyoruz. Ana kayaya işlenmiş aslan pençesi, boğa başı, aslan başı ve yerde yatar halde duran heykeli seçebiliyorsunuz.
Üzerinde Gerga yazıları, kabartma aslan başları olan çeşme yapısını, terası destekleyen destek duvarlarını büyük bir hayranlıkla inceliyoruz.
Dönüş yoluna geçtiğimizde bir çok kayanın üzerinde Gerga, Gergas, Gergakame yazılarını görüyoruz. Sanki yollar işaretlenmiş ve hepsi kutsal alanı gösteriyor.
Güzel ve keyifli bir yürüyüş sonucu Kırksakallar Köyü’ne ulaşıyoruz. Bizi bekleyen aracımıza biniyor ve günün yorumlarını yapıyoruz.
Antik kent, bakımsız ilgisiz kalmış bir tarih kalıntısı mutlaka aydınlatılması gereken bir yerleşke. Böyle özel bir yerin bilinmemesi, hiçbir kazı çalışması yapılmamış olmasını anlayamıyorum. Sadece az sayıda doğa yürüyüşcüsünün rotasında yer alan ve pek adı duyulmayan antik kent daha fazla ilgiyi hak ediyor.
Aydın ve çevresi ile ilgili yazılarımız için Aydın Gezi Rehberi‘ne bakmayı unutmayınız.