Vehbi Koç Büyükdere Evi, Nam-ı Diğer Ziyagil Köşkü

İstanbul’u gezmeye devam ediyoruz ve bugünkü durağımız Vehbi Koç Büyükdere Evi, Nam-ı Diğer Ziyagil Köşkü.

Covid 19 sebebiyle #evdekal süreci havaların ısınması ile epey bir zorlaştı. İçimiz seyahatler, tatiller, gezmeler çeker oldu. En çok da sevdiklerimizi doya doya kucaklayamamak zorluyor bizi.

Hele Ramazan Bayramını ailemden uzakta geçirmek duygusal olarak çok ağırdı, ilk defa BABAEVİ dışında bayram geçiriyordum. Kurban Bayramında telafi ettim ama hissettiğim unutabileceğim bir duygu değil.

Şuan her şey serbest, herkes her yere gidiyor ama ne yazık ki dikkatsiz davranan sayısı çok fazla olduğu için beklenen dalgada eşdeğer oluyor.

Peki, hayatımız iş, ev ve market arasında mı geçecek, sakına sakına yaşamaya devam mı edeceğiz dediğinizi duyuyorum. Kabul etmeliyim bu rutin bana da sıkıcı gelmeye başladı. Evin dışındaki her yer bağıra bağıra beni çağırıyor.

İşte Vehbi Koç’un Büyükdere’deki evine gidişim de hem gezmek, hem de biraz riskti benim için.

Sarıyer yalıları, müzeleri ve muhteşem boğaz manzarası ile zengin bir semtimiz. Bu gezimizi Serap Hanım ile  gerçekleştirdik.

Kalkan görevi yapan maskelerimizi kuşandık, silahlarımız olan dezenfektan ve kolonyalarımızla donandık ve düştük yollara.

Hedefimiz Büyükdere Piyasa Caddesi, Sefaret Durağı idi. Hacıosman Metro çıkışında dolmuşa bindik.

Para ile temastan sonra dezenfekte olmak şart, ama bunu yapan olmadığı için Serap Hanım minibüs yolcularına kolonya ikram etti ki bunu sizlere de tavsiye ediyorum.

Çevrenizdekilere de mutlaka dezenfektan ya da kolonya ikram edin ki virüs size yaklaşamasın. Sadece kendimizi dezenfekte etmek yeterli olmayabilir. Ayrıca yolcuların memnuniyetini düşünürsek zamanla toplumsal bir harekete de dönüşebilir.

Fazla insan kalabalığının olmadığı sosyal mesafenin ideal olduğu bir Sarıyer karşıladı bizi. İskelenin oraya gelene kadar. Boğaz manzaralı güzel mekanlar, iç içe geçmiş insanlarla doluydu, üstelik maskesiz. Ürkerek resmen kaçtık diyebilirim.

Mina Cafe Restoran

Yürürken Mina Cafe Restoran ilgimizi çekti. İskelenin diğer tarafında salaş, mavi beyaz masalar. Tabi önce her tarafını turladık. Aşçısına kadar tüm personel maskeli, oturma düzeninde sosyal mesafe gayet iyi.

Bulaşıkları da makine ile yıkadıklarını da öğrendikten sonra gönül rahatlığı ile oturduk ve siparişlerimizi verdik. Çayı ve pişileri muazzam lezzetli, personeli güler yüzlü, fiyatları da gayet ekonomik.

İşletmecisi ise çok ilgili;

– Her şey nasıl, memnun musunuz? Sorularıyla masaları dolaşan çok sevimli, güler yüzlü ve samimi birisi. Ekibinde de aynı samimiyet ve içtenliği hissediyorsunuz. Böyle mekânlar daha fazla olmalı diye düşünüyorum. Mina Cafe Restoran ekibine sonsuz teşekkürler.

– Her zaman ki gibi harika! Cevaplarını duyunca daha bir keyfimiz yerine geldi.

– Demek doğru adresteydik 

Vehbi Koç Büyükdere Evi

Bir tarafımızda boğaz manzarası, bir tarafımızda tarihi yalılar ile Büyükdere Piyasa Caddesi No.107 de bulunan Vehbi Koç’un evine geldiğimizde tanıdık bir manzara karşıladı bizi.

Evin her bir köşesi, bahçesi, bildiğimiz bir yerdi. Halid Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu kitabından günümüze uyarlanan, hala repliklerini duyduğumuz ve izlenme rekorları kıran dizinin çekildiği evdi.

Evler yaşayanların kimliğine nasılda bürünüyor. Adnan Ziyagil ve ailesi hemen zihnimde canlanıverdi netice de Ziyagil Köşkü karşımda duruyordu. Ama o bir diziydi ve köşkün yıllarca ev sahipliği yapmış bir sahibi vardı, VEHBİ KOÇ !!!

Koç Holdingin kurucusu Vehbi Koç ve ailesi 1920 li yıllara kadar Ankara’da ikamet etmiş ve sonrasında yazları İstanbul’da geçirmeye başlamıştır.

1938 yılında Büyükdere Evi’ni arkasındaki koruyla birlikte Frenkyan Ailesi’nden satın alan Vehbi Koç, büyük bir bahçesi olan evi 1996 yılındaki vefatına kadar ailesiyle birlikte yazlık ev olarak kullanmış.

Uzun yıllar Koç ailesine ev sahipliği yapan Büyükdere Evi, Vehbi Koç Vakfı tarafından 2008-2010 yıllarında Aşk-ı Memnu dizisine kiralanmış, devamında daimi sergi alanına dönüştürülerek kültür ve sanata hizmet etmeye başlamış.

Josephine Powell’ın Kilim Koleksiyonu

2018 yılında özel bir sergi ile kapılarını ziyaretçilerine açan Vehbi Koç Büyükdere Evi’nde şu an Anadolu’nun son gezginleri arasında gösterilen ABD’li fotoğraf sanatçısı ve koleksiyoncu Josephine Powell’ın 2007 yılında Vehbi Koç Vakfı’na bağışladığı kilim koleksiyonun bir kısmı sergileniyor.

Josephine Powell Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Türkiye’nin dört bir yanını dolaşmasına izin verilen ilk yabancı gezgindir.

Ayrıca Anadolu’ya çok defa ziyarette bulunduğu, göçebe kamplarına katıldığı, halı ve kilim dükkânlarını ziyaret ederek çok sayıda fotoğraf çektiği hakkında bilinenler arasında.

Vehbi Koç Büyükdere Evi’nde süresiz olarak sergilenecek Josephine Powell koleksiyonunu görmeniz tavsiye ediyorum. Özel bir koleksiyon.

Osmanlı döneminde 18. yüzyıl ile 20. yüzyılın başı arasında dokunmuş olan ve günümüze ulaşabilen seçkin örneklerden oluşan kilimler, dokumada kullanılan aparatlar, hatta dokuma tezgâhı dahi var.

Türklerin yerleşik ve göçebe yaşamının önemli bir parçası olan kilimleri incelerken aşkını kimseye anlatamayan, içini motif motif dokuduğu kilime döken kız geldi aklıma. Zaten Fatih Kısaparmak’da bu hikayeyi dinleyince yazmış o meşhur türkünün sözlerini.

Sosyal mesafeye uyulan sağlıklı ve keyifli bir gezintiydi bizimkisi. Meraklılarına da şimdiden keyifli gezmeler diliyorum.

Vehbi Koç Büyükdere Evi, çarşamba günleri dışında haftanın her günü 10:00-17:00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edilebilir.

İstanbul ile ilgili diğer yazılarımıza buradan bakabilirsiniz.