- Ernest Hemingway’in Evi
- Küba Gezi Rehberi, Turistik Değil Gerçek Küba
- Varadero; Küba’nın En Büyük ve En Popüler Sahil Beldesi
- Meşhur Küba Purolarının Üretim Merkezi Vinales
- Trinidad; Turizm ve Şeker Kamışı Üretim Merkezi
- Holguin, Otantik Bir Küba Şehri
- Küba’daki Paris Cienfuegos
- Santiago de Cuba, Küba’nın En Karayipli Şehri
- Küba’nın Efsane Başkenti Havana
Küba’nın Efsane Başkenti Havana 500 yıllık tarihi, sömürgecilik, yağma, yolsuzluk, devrim, karşı devrim ve 21. yüzyılda Küba‘nın yeniden keşfinin sürükleyici bir hikayesidir.
Adanın kuzey batısında bulunan şehrin tarihi oldukça iyi korunmuştur.
2 milyon civarındaki nüfusuyla ülkenin en kalabalık şehri olan Havana aynı azmanda ülkenin ticaret ve kültür merkezidir.
Havana’ya vardığımda ilk dikkatimi çeken, gürültüden uzak ve trafiğin yoğun olmamasıydı, şayet kalabalık bir yerden geliyorsanız bunu hissedeceksiniz.
Havana Gezisi
Havana Tarihi
16. yy.ın başlarında İspanyollar buraya gelene kadar başkentin olduğu bölgede Siboney ve Taíno Kabileleri yaşıyormuş.
Liman bölgesi ilk olarak 1508 yılında İspanyol kaşif Sebastian de Ocampo tarafından gemisinin onarımı için uygun yer ararken keşfedilmiş. Popüler efsane, yeni doğan yerleşimin adını Habaguanex adlı yerel bir Taíno şefinden aldığını öne sürüyor.
İspanyolların Küba’yı kolonileştirmeye başlamasından 4 yıl sonra, 1514 yılında, San Cristóbal de La Habana yerleşimi, İspanyol fatih Pánfilo de Narváez tarafından Rio Mayabeque ağzının yakınında kurulmuş.
İlk yerleşim, 1538 yılında Fransız korsanlar ve yerel köleler tarafından yerle bir edildiğinde neredeyse tamamen ortadan kalkmış.
İspanyolların Meksika ve Peru’yu fethi için ileri lojistik bir üs gerekliliği limanı tekrar gündeme getirdi ve liman harekatlarda ileri üs olarak kullanılmaya başlanmış.
Bu durum da şehrin hızla oluşup gelişmesine yol açtı. Şehrin Meksika Körfezi’nin ağzındaki stratejik konumu nedeniyle de 1607 yılında başkent Santiago’dan Havana’ya taşınmış.
1762 tarihinde İngiliz ordusu Havana’ya saldırarak şehri 11 ay boyunca kuşatmış. İspanyollar teslim olmuş.
İspanyollar Florida karşılığında bir yıl sonra şehri geri kazandıklarında başka bir kuşatmadan kaçınmak için La Cabaña inşa etmeye başlamış. 1774 yılında iş bittiğinde Havana, Yeni Dünya’nın en ağır tahkim edilmiş şehri haline gelmiş.
İngiliz işgali, İspanya’nın Havana’yı serbest ticarete açmasıyla sonuçlanmış. 1765 yılında şehre 8 İspanyol şehri ile ticaret yapma hakkı verilmiş. 1818 yılından itibaren Havana’nın şeker, rom, tütün ve kahvesini dünyanın herhangi bir yerine doğrudan göndermesine izin verilmiş.
1868 yılında bağımsızlık savaşlarının ilk kıvılcımı başlamış 98 yılına kadar da devam etmiş. Ancak bu savaş sömürge yanlısı zengin toprak sahiplerinin yaşadığı Havana’ya asla ulaşmamış.
Bağımsızlık ile birlikte şehrin nüfusu artmış. Artan nüfusu için alan sağlamak için, Malecón boyunca batıya doğru genişlemiş.
20. yy. sömürgecileri İspanyol değil Amerikalılar olmuş. Küba’nın liberal içki yasalarından yararlanarak, İçki Yasağı döneminin başlangıcında Havana’ya büyük bir zengin Amerikalı akını olmuş.
Gerek şeker ve puro ihracatı gerekse Amerikalılar nedeniyle şehir hızla zenginleşmiş. Bu parayla görkemli binalar yapılmış. Ancak bu dönemde yolsuzluk da zirve yapmış.
1933 yılında Batista adlı bir ordu çavuşunun önderliğinde rejimi devirmek için askeri bir isyan başlamış ve rejim devrilmiş.
1946 yılında Kuzey Amerika Mafyası şehri tropikal bir Las Vegas’a dönüştürmek için Batista ile anlaşmış. Şehir kısa zamanda kumarhaneler ve kirli her türlü iş ile anılmaya başlamış.
1959 yılında Fidel Castro iktidara geldikten sonra, yeni devrimci hükümet derhal tüm kumarhaneleri kapatmış ve mafyayı da Miami’ye geri göndermiş. Çünkü Castro’ya göre Havana, kapitalizmde yanlış olan her şeyin bir simgesiymiş.
1959 yılından itibaren bir zamanlar parıldayan oteller kırsaldaki yoksullara tahsis edilmiş. Hükümet, Küba’nın daha az gelişmiş vilayetleri lehine Küba başkentini görmezden gelmeye başlamış.
Günümüzde bu durum tekrar tersine çevrilmiş durumda.
Havana Gezilecek Yerler
-El Malecón
8 km boyunca uzanan geniş bir sahil kordonu. Aynı zamanda Küba’daki en ünlü caddelerden biri.
Zamansız görünen dalgalara da hazır olun zira oldukça şiddetli dalgalar oluştuğunda yürümek bir yana vasıtalar da iç kısımlardan yollarına devam ediyor dalga durulana kadar.
Ben en son arabayla geçtiğimde gördüğüm manzara buydu ve bir an kendimi sörf yaparken hissettim, çünkü bu dalgaların bu kadar şiddetli olacağını hayal etmemiştim.
En iyi gün batımlarından birini buradan izlemenizi tavsiye ederim.
-Ulusal Dekoratif Sanatlar Müzesi (Museo Nacional de Artes Decorativas)
Heykellerin de bulunduğu bahçelerle çevrili müze Fransız mimarlar Virad ve Dastugue tarafından tasarlanmış.
Müze’de sergilenenler arasında XV. Louis, XVI. Louis ve II. Napolyon dönemlerinden kalma (16. ve 21. yüzyıl arası) 33.000’den fazla sanatsal ve tarihi eser bulunduğu belirtilmekte.
Bu arada, Müzelere giriş ücreti hemen hemen diğer müzelerde olduğu gibi 5 €.
-Küba Ulusal Oteli (Hotel Nacional de Cuba)
1930 yılında Neoklasik tarzında inşa edilen, sanatsal ve tarihi değeri nedeniyle değerli bir yapı.
Politikacılardan, sanatçılardan ve bilim adamlarından İtalyan-Amerikan mafyasının tanınmış üyelerine kadar geniş bir müşteri grubu konuk etmiş zamanında.
En ünlülerinden bazıları ise; Edward VIII (Galler Prensi), Ernest Hemingway, Rómulo Gallegos, Nelson Rockefeller, Penisilini ilk keşfeden Alexander Fleming, boksör Rocky Marciano, Frank Sinatra, Marlon Brando, Ava Gardner, Rita Hayworth, Fred Astaire gibi sinema oyuncuları. Otel, bazı misafirlerinin eski fotoğraflarını duvarlarında sergilemekte. Otel, El Malecon sahilinden görülebilmekte.
-Havana San Cristóbal Katedrali (Catedral de San Cristóbal de La Habana)
Eski Havana’daki Plaza de la Catedral’de bulunan katedral, Küba’daki en önemli ve etkileyici mimari anıtlardan biri.
İtalyan mimar Francesco Borromini tarafından tasarlanan barok tarzı yapının inşasına 1748’de başlanmış.
1982 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Alanı ilan edilmiş.
Bugün, Amerikan Barok döneminin en güzel ve ölçülü dini yapılarından biri olarak kabul ediliyor.
-Havana Güzel Sanatlar Müzesi (Museo Nacional de Bella’s Artes de la Habana)
Müze, Fransa, İspanya, İtalya, Hollanda, İngiltere, Asya, Amerika Birleşik Devletleri, Latin Amerika ve Almanya’dan eserler içermekte.
Ayrıca Lagunillas Kontu Dr. Joaquín Gumá Herrera tarafından müzeye bağışlanan Yunan, Roma ve Mısır heykellerini ve eserlerini içeren eski bir sanat koleksiyonu da yer almakta.
Sorolla, Lucas Velázquez, Mariano Fortuny, Raimundo de Madrazo ve Zuloaga da dahil olmak üzere 19. yüzyılın en önemli İspanyol ressamlarının 700’den fazla eserinden oluşan İspanyol Sanatı koleksiyonu da dikkat çekici.
Aralarında Kneller, Reynolds ve Gainsborough’nun da bulunduğu birkaç İngiliz portre ressamının çalışmaları da bulunmakta.
En az yarım gününüzü burada rahatlıkla geçirebilirsiniz. Giriş kısmında bulunan kafetarya da ise ayrılmadan önce yorgunluk kahvesi veya baska bir içecek ile yorgunluğunuzun keyfini çıkarabilirsiniz.
-La Cabana Kale Kompleksi (Fortaleza de San Carlos de la Cabana)
1982 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan La Cabana Kale Kompleksi, 1763-1774 yılları arasında İspanya Kralı III. Carlos tarafından inşa edilip karasal saldırılara karşı çok güçlü bir savunma yapısı olarak hizmet etmiş.
Havana’nın liman girişinde 10 hektarlık (25 dönümlük) bir alanı kaplayan kale dönemi itibariyle Küba’nın en güçlü kalesiymiş.
750 m uzunluğu ile bir savaş durumunda 6000 kişiyi barındırabilirmiş. Ancak, kale hiçbir zaman savaşa karışmamış.
Her gece saat 20:30 da ise burada herkesin ilgisini çeken top atış töreni yapılmakta.
-El Capitolio
Havana merkezde bulunan El Capitolio Nacional, Havana’daki en sembolik binalardan biri.
Yapımına Gerardo Machado tarafından 1926 yılında başlanan bu görkemli yapı, Washington D.C’dekinin benzeriymiş, ancak 1 m daha yüksek, 1 m daha geniş ve 1 m daha uzun ve ayrıca çok daha zengin detaylara sahipmiş.
İnşaatını bitirmek için 3 yıldan fazla olmak üzere 5000’den fazla işçi çalışmış ve yaklaşık 17 milyon $ harcanmış. Ben oradayken içeride restorasyon çalışmaları devam ediyordu.
-Büyük Tiyatro (Gran Teatro de la Habana)
1907 ve 1914 yılları arasında Galiçya sosyal kulübü olarak inşa edilen tiyatro oldukça süslü ve hatta coşkulu mimari detaylara sahip.
Küba Ulusal Bale Topluluğu’nun resmi sahnesi ve iki yılda bir düzenlenen Uluslararası Bale Festivali’nin merkezi olarak kullanılıyor.
Şehir turu yapmayı düşünürseniz 2 katlı üstü açık otobüslerle 10 $ karşılığında 1 saatlik bir tura katılabilirsiniz.
Tam gün bir program yapmanız durumunda 3 günlük bir süre Havana için yeterli olacaktır. Yukarıdaki yerleri ziyaret ederken alışveriş yerlerini de görmüş olacaksınız.
Çoğu restoranda Küba müziği eşliğinde hoş bir vakit geçirmeniz mümkün. Bu arada Küba’nın favori milli içkileri arasında bulunan Mohito’nun da tadına bakmanızı tavsiye ederim.
Bunların dışında Ernest Hemingway hayranıysanız ve evini gezmek istiyorsanız bu yazıyı da okuyun.
Küba ile ilgili diğer yazılarımıza Küba Gezi Rehberi‘nden bakabilirsiniz. Yeni yazılarda görüşmek üzere hepinize sağlık ve neşe dolu günler diliyorum.