- Cafe Borges
- Anadolu’nun En Önemli Müzesi Anadolu Medeniyetleri Müzesi
- Ankara Kalesi Gezisi
- Ankara’nın En İyi Deniz Mahsulleri Restoranı Trilye Restaurant
- Tuz Gölü Fotoğraf Gezimiz
- Ankara Ulucanlar Cezaevi Müzesi
- Gramofon Kafe
- Rahmi M Koç Müzesi
- Sonbaharda Eymir Gölü Gezisi
- İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi
- İçimdeki Derinlik: Karagöl
- Son Güzde Demirciören Köyü
- Durasan Şah Tabiat Parkı
- Ankara’ya Yakın 3 Trekking Rotası
- Yazın yaptığımız Beypazarı Gezisi
- Kalecik Kalesi
- Afitap Meyhane, Ankara’da Bir Efsane
- Ankara’nın Simgelerinden Atakule
- Kalecik Gezisi
Yol Arkadaşım Dağcılık Kulübü’nün yeni rotası, Durasan Şah Tabiat Parkı.
Gecenin sesleri; yeni bir yol, yeni bir şarkı, yapılacak yeni bir şeyin müjdesini veriyor. Kış aylarında göğe bakmanın son günlerindeyiz. Gökyüzü açık. Evrenin bir köşesindeki kuğu takımyıldızına takılıyor gözüm. Güneye doğru uçan bir kuşa benziyor.
Cygnus, güneş tanrısı Helios’un oğlu Phaeton’un en iyi dostuymuş. Efsaneye göre Cygnus ,Nil Nehri’ne düşen Phaeton’un cesedini aramak için suya dalıp dalıp çıkmaya başlar. Bu dalışlar o kadar çok olur ki Helios bu duruma üzülür ve onu kuğu takımyıldızı olarak gökyüzüne yerleştirir. “Orda gördüm, kaçmıştı kafesinden bir kuğu / Kaldırıma sürterek perde ayaklarını / Beyaz teleklerini yerde sürüklüyordu.” (Baudelaire)
Kuğunun kuyruğuna takılıp dalıyorum evrenin derinliklerine. Etrafımdaki her şey beni merkez alarak şekilleniyor. Sabah, şafak tanrıçası Aurora siliyor gözlerimdeki uykunun izlerini.
Durasan Şah Tabiat Parkı Gezisi
Soğulcak Köyü
Doğanın basit, saf ve neşeli daveti heyecanlandırıyor beni. Bozkırdaki vahaların birine doğru yola çıkıyoruz.
Ankara’nın Kahramankazan İlçesi’nin Soğulcak köyünden başlıyoruz yürüyüşe. Soğulcak, “suyun topraktan sızıp kaybolduğu yer” anlamına geliyormuş. Köy, Ayaş Dağları’nın yamaç düzlüğünde yer alıyor.
Köyün tarihi Anadolu’ya gelen Oğuz boylarına dayanıyor. Köyde kutsal olarak kabul edilen bir “dede çamı” var. Ayrıca cilt hastalıklarına iyi geldiği söylenen ılıca suyunun kaynağı bu köydeymiş.
Tepelere Çıkarken
Turasan Bey, Malazgirt Zaferi’nden sonra Danişmend Gazi ile birlikte Haçlılara karşı mücadele eden bir Türkmen beyinin adıymış. Soğulcak’ın komşu köylerinden olan Tekke Köyü’nde de türbesi var. Zaman içinde Turasan; Turhasan, Durhasan, Durasan olarak halk dilinde değişime uğramış. Durasan Şah Ormanları 2 yıl önce tabiat parkı ilan edilmiş.
Bozkırdaki Taş Kesiği
Kumara Çeşmesi’nin yanından ormana doğru yöneliyoruz. Kışın kurşuni hüznünü şehirde bıraktık. Çam ormanı bizi huzuru keşfetmeye çağırıyor.
Durasan Şah Tabiat Parkı
Tüylü meşeler ve karaçamlardan oluşan fundalıkların arasından yürüyoruz. Yer yer ardıç, ahlat ve alıçlara da rastlıyoruz. Gözümü topraktan alamıyorum. Jeolojik çeşitlilik, kayaların, taşların güzelliği gözlerimi kamaştırıyor. Bazen kendimi tutamayıp bir taş parçasını geri getirmek üzere çantama atıyorum. Gittikçe ağırlaşıyor çantam.
Aytmatov’un cümleleri bir taş gibi düşüyor önüme. Eğilip alıyorum bir tanesini. Onu da çantama atıyorum. “Bozkırda, ne toprak kendisine sığınmak isteyen kurdu saklayabilir, ne de kurt sinecek bir kuytu bulabilir.”
Rüzgâr çam ağaçlarının iğne yapraklarını bir enstrümanın telleri gibi titretiyor. Ses havada süzülüp dalga dalga bana ulaşıyor. Ormanın sesi, içinde orman perilerinin fısıltılarını barındırıyor.
Tepenin zirvesine çıkıyoruz. Yerin ve göğün güçleri öylesine engin ve derin ki rüzgârıyla savuruyor iyiyi, kötüyü. Zirvede önümde uzanan bozkırın tepelerine bakıyorum. Kahverenginin tonlarından göğün mavisine dek uzanan bir renk skalası. Şehirdeyken içimdeki renk kayboluyor. Gri bir sisin ardında kalıyor ruhum. Doğada kaybettiğim rengi buluyorum. Işığı ile yıkıyor beni. Bazen yolumu aydınlatıyor bazen de gözümü kamaştırıyor, düşüyorum. Avcumun içinde bir çakmak taşının derin kesisi.
“Olağanüstü bir çakıl-cam kâsenin içinde / Bütün biçimlerle uyumlu -yumuşak, dingin / Yontucu olsam çakılla başlardım işe ben / Büyütmek için yalınlığı -ve abartmak için” (Edip Cansever)
Gün Batımında Kuğunun Şarkısı
Tepeden inişe geçip tekrar ormana giriyoruz. Mevsimin kış olmasından dolayı melankolik notaları barındıran kuş sesleri geliyor ormanın uzak köşelerinden.
Yaban hayatı da çok çeşitlilik gösteriyor bu bölgede. Birçok kuş türü var ormanda. Güneş ağaçlardaki likenlerin arasından parlıyor. Havadaki mutluluğu bir nefeste içime çekiyorum. Birden kuş cıvıltılarının tonlaması değişiyor. Doğanın bir parçası oluyorum. Yüzümde, gözlerimde sonsuz ağaçların üzerindeki sonsuz yaprakların rengi var. Çürük yaprak kokan ormanın esintisi gündüz düşlerinin en güzelini yaşatıyor. Orman bitiyor, çeşme başında çayımız bizi bekliyor.
Dönüş yolunda gece yıldızları yüklemiş gemisine, yelkenler fora diyor. Lacivert kadifeden örtü yayılmış gökyüzüne, kuğu takımyıldızını arıyor gözlerim. Güneye doğru bakıp yakalıyorum yine kuğunun kuyruğunu. Platon’un dediğine göre ölümlerinin yaklaştığını hisseden kuğular daha güzel ötmeye başlarlarmış.
“Böylece öğrendim ki, kuğular üzüntüden öldüklerinde, öldüklerini hiç belli etmiyorlardı.” diyor, Neruda. Gökyüzünüz güneşli, hayat yolundaki rotalarınız hep açık olsun.
Ankara ile ilgili diğer yazıları da okumanızı tavsiye ederiz.