- Eski Küçükçekmece Gezisi
- Ihlamur Kasrı
- Pelit Çikolata Müzesi
- Baltalimanı Japon Bahçesi
- Yeşilköy Havacılık Müzesi’nde Bir Gezi
- Kıyıköy’de Bir Gezi
- Rumeli Hisarı Gezisi
- Anadolu Hisarı Gezisi
- Museum of Illusions, Eğlencenin Hiç Bitmediği Bir Yer
- Mamicini Cafe: Bir Kafeden Çok Daha Fazlası
- Prens Adalarının Prensesi Heybeliada
- Vehbi Koç Büyükdere Evi, Nam-ı Diğer Ziyagil Köşkü
- Tevfik Fikret’in Evi Aşiyan Müzesi
- Küçük Dolmabahçe Beylerbeyi Sarayı
- İstanbul Nostaljisi Balat Sokakları
- Dileklerinizin Gerçekleştiği Ayın Biri Kilisesi
- Tüm Lezzetleri ile Koca Bir Tarih Vefa Semti
- Pierre Loti Tepesi
- Çamlıca Kulesi-Avrupa’nın Yeni Eyfel’i
- Sirkeci Tren Garı ve Çevresi
- İstiklal Caddesi’nde Bir Keyif Turu
- İstanbul Oyuncak Müzesi
- Barış Manço Müze Evi
- Esra Vardar Argun’un Heykel Sergisi
- Bir Tarihin İçinde Pera Palas Hotel
- Şekerci Cafer Erol
Bugün çocukluk hayalimi gerçekleştiriyorum. Kalbim güm güm atıyor, çok heyecanlıyım.
Seksenlerde çocuk olanların çok iyi bildiği bir adres vardır.
‘’Barış Manço 81300 Moda-İstanbul’’
Ezberlediğim ilk adres olduğunu da ayrıca belirtmek istiyorum.
Barış Manço deyince Moda, Moda dendiğinde ise Barış Manço gelir ilk olarak aklıma.
Seksenlerde, doksanlarda çocuk olanlar gibi ben de ikisini bütünleştirmişim. Ne de olsa yıllar boyunca ‘’7 den 77 ye Adam Olacak Çocuk’’ programının takipçisiydim.
Hatta küçük yaşlarımda orada olmayı o kadar çok istiyordum ki elimde tornavidalarla televizyonun arka kapağını açmak için ciddi mesai harcardım. Sanırım büyüdükçe oradan geçiş yapamayacağımı da öğrendim.
Barış Manço Müze Evi’ne ulaşım
Barış Manço Müze Evi’ne ulaşım için Kadıköy sahilde nostaljik tramvay seçeneği var. Ben yürümeyi tercih ediyorum.
Ferah sokaklarda yürümekten inanılmaz keyif alırken iç sesimde bu semtte yaşamalısın diye çığlıklar atıyordu.
Hedefime vardığımda Barış Manço’nun hayatına tanıklık eden 19. Yüzyıla ait Viktoryen tarzı köşke bakıyorum.
Önünde Barış Manço’nun arabasının olduğu camekânlı bir garaj, bahçede ise şarkılarında yer alan domates, biber, patlıcan ve arkadaşım eşşek duruyor.
Köşkün sevimli, şirin, neşeli, mutlu bir duruşu var. Kapısı dahi özel yapım Barış Manço. Tabii uzun bir de tarihi var. İstanbul’un sayılı son köşklerinden biri olan bu ev Mr. Dawson tarafından 1895-1900 yılları arasında Pape Kalfa’ya yaptırılmış. Mr. Dawson’un 1930’lu yıllarda ülkesine dönmesiyle birlikte birkaç kez el değiştirmiş. 1965 yılında Whittall tarafından satın alınarak Whittal Köşkü olarak anılmaya başlanmış
Barış Manço 1984 yılında köşkü satın alarak restore ettirmiş ve Barış Manço’nun evi olarak günümüze gelmiş. Ayrıca son yıllarda trend olan ‘’Home Office’ in öncüleri arasında olduğunu düşünüyorum. Çünkü ailesi ile yaşamaya devam ederken aynı zamanda çalışma alanı olarak da kullanmış.
İşte Barış Manço’nun uzun yıllar ailesi ile yaşadığı, müzik ve program çalışmalarını yaptığı bu köşk 9 Haziran 2010 tarihinde kapısını ziyaretçilerine açıyor. Burası Manço ailesi ve Kadıköy Belediyesi’nin ortak katkılarıyla hazırlanıyor. Emeği geçen herkesin ellerine, emeğine sağlık diyerek girişe yöneliyorum.
Bahçede içeriden gelen Barış Manço şarkılarını duyuyorum. Demek ki gezime şarkıları ile eşlik edecek. Çok güzel bir ayrıntı.
Barış Manço Müze Evi’ne ulaşım
Giriş ücreti 10 TL, İndirimli 5 TL
Pazartesi günleri ve Resmi Tatil günlerinde kapalı.
Biletimi alıp salona geçtiğimde Barış Manço’yu görüyorum. ‘’O benim rüyam’’ dediği kuyruklu piyanosunun başında güler yüzü ile karşılıyor beni. Burada duygusallığım ağır basıyor.
Ağlamamak için gözyaşlarımı gizlemeye çalışıyorum. Maske ve gözlüklerim sayesinde kamufle olduğumu düşünüyorum. Heykelini yapan sanatçı kesinlikle çok çok başarılı, tebrikler.
Koltuk takımı, sehpa, şamdanlar, biblolar ve en önemlisi duvarlardaki tablolar. Tablolar kendisine aitmiş, resim yaptığını burada öğreniyorum.
Ödülleri de bu salonda sergileniyor. Her biri ayrı bir gurur, ayrı bir mutluluk. ‘’Ödüller bize güç veriyor’’ demiş bir röportajında. Modalılar adına verilen plaket sevgi ve özlem dolu.
Galatasaray’dan mezun olduğunu ve ilk konserini orada verdiğini biliyorum ama lise arkadaşları tarafından yaptırılan plaket çok anlamlı geliyor.
Salonun karşısında bulunan yemek odasında ise cam eşyalar, vazolar sergileniyor. Sanatçı kişiliğinin yanında gezgin ve koleksiyonerdi. Sergilenen eşyaların yanlarında tarihleri ile açıklamaları bulunuyor. Manço ailesinin kendilerine ait bu değerli eşyaları (maddi-manevi) biz ziyaretçilere sunmaları çok kıymetli geliyor bana.
Bu odanın en önemli ayrıntısı Barış Manço’nun vefat ettiği 31 Ocak 1999 gecesi araba anahtarını, cep telefonu ve ajandasını masanın üzerinde bıraktığı köşe oluyor. O geceyi çok net hatırlıyorum. Sosyal medya henüz Edirne’ye ulaşmamıştı. Ama şarkısındaki gibi kara haber tez duyulmuştu.
Bu katta bir oda daha var. Sahnede giydiği kostümleri camekânlı vitrinde sergileniyor. Çoğunu üzerinde gördüğüm için şanslı hissediyorum.
Merdivenler piyano tuşlarına benziyor ve duvarlarda kendisine ait notaları görüyorum.
Üst katta önce altın varaklı siyah-beyaz banyosunu görüyorum. Biran sahibi evdeymiş hissi geliyor.
Bu katta kendi odası ve misafir yatak odası var. Kendi odasında kemerleri ve kendisiyle bütünleşen on parmağına taktığı yüzükleri camekânlı özel vitrinlerde sergileniyor.
Bal Böceği klibinde taktığı yüzüğü, şövalye yüzüğü ve Sezen Aksu’nun kendisine hediye ettiği yüzük gibi hikayesi olan yüzüklerini tek tek inceliyorum.
En sevdiklerimden olan Aşk Merdiveni çiçeği bu katın holünü süslüyor. Bu arada yatak odalarındaki mobilyalarda antika. Misafir yatak odasında Barış Manço’nun çocukluğuna ait bir fotoğraf var. Hakkı Bey, dadıları, kardeşleri Savaş Manço ve İnci Manço’yu görüyorum. 1952 yılında babasının Ankara’da görev yaptığı yıllara aitmiş.
Doğukan ve Batıkan Manço’nun odaları evin en güzel katındaymış. Çocukluk oyuncakları, fotoğraflar, Kurtalan Exspres ve Adam Olacak Çocuk programlarının dekorları, kişisel eşyalar, kasetler, kameralar, plaklar ve program kayıtları arşiv halinde sergileniyor. Alt kata inerken ikinci turuma başlıyorum.
Evin yabancı ziyaretçilerini gördüğümde Japonya konseri geliyor aklıma. Nasıl coşkuluydu, nasıl gururlandırmıştı bizleri. Aynı coşku ile youtube da izliyorum konser videolarını. Şarkılarını bulunduğu ülkenin dilinde söylemesi, iki dilde de kelimeleri telaffuz etmesi ve izleyicilerine tekrarlatması. Yaşasaydı dilimiz dünyada daha yaygın olurdu. Bir önemli ayrıntı ise kullandığı işaret dili. İzledikçe ayrıntıları fark ediyorum.
‘’Bu dünya benim memleket’’ diyor ve her şarkısında ayrı bir mesaj veriyor. Dolu dolu Barış Manço’yu yaşadığım evden istemeyerek ayrılıyorum.
Duygu yüklü bir gezi olduğu için tekrar geleceğim. Sizler için yazımı okumak sizin için yeterli olmasın. Yazacak o kadar çok şey var ki, mutlaka gelip evin havasını soluyun, hissedin. Geldiğinizde beni daha iyi anlayacaksınız.
Not-1: İstanbul ile ilgili diğer yazılarımız için İstanbul Gezi Rehberi‘ne bakabilirsiniz.