- Eski Küçükçekmece Gezisi
- Ihlamur Kasrı
- Pelit Çikolata Müzesi
- Baltalimanı Japon Bahçesi
- Yeşilköy Havacılık Müzesi’nde Bir Gezi
- Kıyıköy’de Bir Gezi
- Rumeli Hisarı Gezisi
- Anadolu Hisarı Gezisi
- Museum of Illusions, Eğlencenin Hiç Bitmediği Bir Yer
- Mamicini Cafe: Bir Kafeden Çok Daha Fazlası
- Prens Adalarının Prensesi Heybeliada
- Vehbi Koç Büyükdere Evi, Nam-ı Diğer Ziyagil Köşkü
- Tevfik Fikret’in Evi Aşiyan Müzesi
- Küçük Dolmabahçe Beylerbeyi Sarayı
- İstanbul Nostaljisi Balat Sokakları
- Dileklerinizin Gerçekleştiği Ayın Biri Kilisesi
- Tüm Lezzetleri ile Koca Bir Tarih Vefa Semti
- Pierre Loti Tepesi
- Çamlıca Kulesi-Avrupa’nın Yeni Eyfel’i
- Sirkeci Tren Garı ve Çevresi
- İstiklal Caddesi’nde Bir Keyif Turu
- İstanbul Oyuncak Müzesi
- Barış Manço Müze Evi
- Esra Vardar Argun’un Heykel Sergisi
- Bir Tarihin İçinde Pera Palas Hotel
- Şekerci Cafer Erol
Kocaman bir tarihin içinde Pera Palas Hotel’deyim ve itiraf ediyorum çok heyecanlıyım. Burası yıllar içerisinde kocaman bir tarihe tanıklık ederken tarihin kendisi olmuş. Adım attığınız ilk andan itibaren bunu hissediyorsunuz.
Bu gezimiz aslında bana da sürpriz oldu. Arkadaşım ‘’İstiklal Caddesi’nde Keyif Turu’’ yazımı okuduğunda İnci Pastanesine gidelim mi? demişti. Profiterol yemeğe giderken sayesinde dolu dolu bir gece yaşadık.
Yeşilköy’den geldiğimiz için ulaşım olarak Taksim dolmuşlarını tercih ediyoruz. Pera bölgesinde indiğimizde tarihi binalardan oluşan kartpostal güzelliğinde bir sokak karşılıyor bizi.
Hayran olmamak mümkün değil tabii bazı bölümleri hariç. Yeni binalara karşı değilim ama kocaman tarihi binaların arasında son derece modern yapılar uyumsuz geliyor bana. Bu modern yapılar birçok tarihi ortamda karşıma çıktığı için bu düşüncemi sizlerle de paylaşmak istiyorum. Çevre binalara uyumlu bir mimari tercih edilmesinin daha estetik görüneceğini ve nostaljik görüntünün bozulmayacağını düşünüyorum.
Özellikle de Pera Palas Hotel’i gezdikten sonra. Tam olarak 126 yıllık kocaman bir tarihi olan otel hem tarihi yaşıyor hem de lüks ve konforun hâkim olduğu modern bir hizmet sunuyor.
Daha önceki yazımda da bahsetmiştim. Orient Express yolcularının geneli yüksek tabaka, bürokrat, yazar ve ultra zengindi. O dönemde sadece saraylarda bulunan lüks, konfor ve ihtişam raylar üzerinde standardı yüksek yolculara sunuluyordu. Ancak aynı konforu konaklamada karşılayacak bir otel yoktu.
İşte burada Pera Pals Hotel’in hikâyesi burada başlıyor. Orient Express’in yolcularına alışkın oldukları yüksek standartları sunmayı amaçlayarak 1892 yılında yapımına başlanır ve 1895 yılında tamamlanır. Otelin açılışı da otelin binası kadar ihtişamlı bir balo ile yapılır.
Ayrıca ülkemizin de Avrupa standartlarındaki ilk oteli. Saray dışında elektriğin verildiği ilk bina. İlk elektrikli asansör ve ilk akar sıcak suyunda burada olması ile birçok ilklere sahip. Osmanlı’da köri baharatının kullanıldığı ilk mutfak ayrıca bu mutfakta ilk kaplumbağa çorbası da pişirilmiş.
Şeker Ahmet Paşa’nın eserlerinden oluşan resim sergisi ve Türkiye’de gerçekleştirilen ilk etkinlik olarak tarihe geçen 1925 yılının yılbaşı gecesinde yapılan balo da bu ilklerin sadece bir kısmı.
Haliç’in muhteşem manzarasının bulunduğu otel aynı zamanda kültürel faaliyetleri ve sosyal aktiviteleriyle de popüler. Pera Palas Hotel’ın parke zemininde yapılan tango gecelerinin anılarını geceye katılanlardan bire bir dinlediğim için ayrıca şanslıyım.
Orient Express’in o dönem sahibi olan Wagons-Litz 1896 yılında kendi işletme şirketini kurarak Pera Palas Hotel’in yarı mülkiyetini alır.
Orient Express yolcularını Sirkeci Gar’ından Pera Palas Hotel’e taşımak için kullanılan orijinal Tahtırevan (Taht-ı Revan) bugün otelin giriş katında sergileniyor. İçinde o günlere ait bir fotoğrafta var.
Sergilenenler arasında yine o dönemin yazar kasasını da görebilirsiniz.
Elektrikli asansör bugün kullanılmıyor ama görmek isteyenler için sergileniyor. İstanbul’un ilk elektrikli asansörü olduğu için oldukça meşhur. Bu meşhur asansörü çevreleyen merdivenler ve duvarlarına asılı tablolar da en az asansör kadar dikkat çekici geliyor bana.
İstanbul’un simgesi olan Pera Palas Hotel Birinci Dünya Savaşı’na kadar son derece parlak bir dönem geçirmiş.
Otelin mimarı Alexandre Vallaury. Kendisi söz konusu otel dışında Osmanlı Bankası ve Arkeoloji Müzesi gibi önemli yapıların da mimarı olarak İstanbul’a pek çok güzellik kazandırmış olduğu bilgisini de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Levanten mimar Alexandre Vallaury otel tasarımında Art Nouveau, Neo-Klasik ve Oryantalist tarzları bir arada kullanmış. Pera Palas Hotel ikisi bodrum kat olmak üzere dokuz kat ve yüz on beş odadan oluşuyor.
Bugün konaklama, restaurant, pastane dışında, Fitness, Kapalı Yüzme Havuzu, Sauna, Buhar Odası ve SPA ile hem otel konuklarına hem de dışarıdan gelen misafirlerine hizmet vermeye devam ediyor.
Giriş katta kocaman bir salon karşılıyor bizi. Zarif dekoratif süslemelerin, avizelerin bulunduğu yüksek tavanlı, büyüleyici güzellikte salonlarına hayran kalmamak mümkün değil. Geçmişin ihtişamını bugünde taşıyan tarihi salonlar düğün, davet ve toplantılara ev sahipliği yapıyormuş.
İlk girdiğimiz büyük salon, yani kubbeli salon merkezi konumundan dolayı otelin tüm plan şeması buraya göre belirlendiği için binanın kalbi durumundaymış. Oryantalist mimari en çok bu salonda hissediliyor.
Ayrıca bu salonlardan ikisinde bulunan kuyruklu piyano dikkatimi çekiyor. Akşamüzeri çay saatlerine canlı piyano müziği eşlik ediyormuş.
Pera Palas Hotel’in tarihi boyunca ağırladığı en kıymetli misafiri Mustafa Kemal Atatürk otelin konuk defterine ilk olarak 1917 yılında yazmış. Devam eden yıllarda ise defalarca burada konaklayarak adeta evi yapmış.
Cephe dönüşlerinde, ülke için önemli kararlar aldığı ve üst düzey misafirlerini ağırladığı 101 numaralı odası doğumunun 100. yılı olan 1981’de Atatürk’ün şahsi eşyalarının da sergilendiği bir müze haline getirilmiş. Bu özelliği ile buraya Müze-Otel diyebiliyoruz.
Atatürk’ün en sevdiği renk olan ve diğer tüm evlerinde olduğu gibi adına açılmış müze-evlerde de kullanılan şafak pembesi (gündoğumu rengi) ile 101 numaralı oda yenilenmiş.
Atatürk’ün kıyafet, şapka, ayakkabı ve gözlük gibi özel eşyaları bu oda da sergilenir. Pera Palas Hotel işletmesinin müzayedelerden elde ettiği Atatürk kitapları, dönem dergileri, imzalı fotoğraf ve kartpostallar ve madalyalar ile günümüzde de zenginleştirilmeye devam ediyor. 10.00-11.00 ve 15.00-16.00 saatleri arasında görmek isteyenler 101 numaralı odayı ziyaret edebilir.
Atatürk’ün burada konakladığı bir dönemde salondan içeri girdiğini fark eden işgal komutanları kendisini masalarına davet etmek isterler. Bu istek üzerine Atatürk ‘’Her ne kadar şu anda İstanbul’un sahibi onlar gibi görünse de yakında gidecekler. Bu nedenle kendileri burada misafirdir. Bizde de misafirler ağırlanır. O yüzden arzu ederlerse onlar benim masama buyurabilirler’’ demesi beni etkileyen anekdotlar arasında.
Müze otelimizde bir oda daha var. Efsane yazar Agatha Christie’nin anısına düzenlenmiş. Yazarımız 1926-1932 yılları arasında birçok defa konakladığı 411 numaralı odada Doğu Ekspresi’nde Cinayet isimli romanını yazdığı söyleniyor.
Kitap ve film afişlerini Sirkeci Gar Müzesi ve Gar Lokantasında da görmüştüm. Antika mobilyalarla, siyah ve borda renklerle döşenen oda da eski tip bir daktilo ve Agatha Christie’ye ait farklı dil ve yıllarda basılmış kitapları sergileniyormuş.
Dünyaca bilinen birçok kitabın Pera Palas Hotel’de geçtiği bilgisini de sizinle paylaşmalıyım. Bir çocuğun çay salonunda Atatürk’ü görmesi ve sonradan kim olduğunu öğrenmesi okuduğum bir kitapta geçmişti. Yazar ya da kitap ismini hatırlamıyorum ama pelerini ve yanında arkadaşları ile salona girişi hafızamda kalmış.
Biz gece geldiğimiz için bu iki odayı göremedik ama ilk fırsatta ziyaret saatlerine uyan bir gezi planlayacağız. Burada tam zamanlı bir işte çalışmanın dezavantajını yaşıyorum.
İsmet İnönü, Kral Vlll. Edward, Kraliçe ll. Elizabeth, Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph, Şah Rıza Pehlevi, Yugoslavya Devlet Başkanı Tito, General Franz vonPapen, ZsaZsaGabor, GretaGarbo, Sarah Bernhardt, AlfredHitchcock, Pierre Loti, Jacqueline Kennedy, Ernest Hemingway, Ninette de Valois, Mata Hari, MikisTheodorakis otelin diğer ağırladığı ünlü konuklar arasında.
Tabii sadece bu kadarla sınırlı değil, otel tarihi boyunca dünyanın pek çok ülkesinden ünlü isimleri misafir etmiş ve etmeye de devam ediyor.
Pera Palas Hotel’in tarihi dokusunun korunması, lüks, konfor ve kaliteli hizmeti ile günümüze gelmesi çok büyük bir başarı diye düşünüyorum. Otel işletmesini kutlamak istiyorum. Tarihi dokusunu koruyarak geçmişten alıp bugünümüze taşıyor. Müze yaptığı odalarla tarihimize sahip çıkıyor ve ev sahipliği üstleniyor.
Not-1: İstanbul ile ilgili diğer yazılarımız için İstanbul Gezi Rehberi‘ne bakabilirsiniz.