Site icon Gezer Döner – Gezi Rehberi Sitesi

Aksu’da Yaptığımız Bitmeyen Yürüyüş

Yazı Dizisi : Isparta Gezi Rehberi
Daha Fazla Yazı

Yazar : Hasan Sayınhan

Bugün siz gezginlere Aksu’da Yaptığımız Bitmeyen Yürüyüşten bahsedeceğim. Doğayı, yürümeyi, gezmeyi ve fotoğraf çekmeyi seviyoruz. Hayat tarzı olmuş artık bizim için.

Aksu, kent merkezine 60 km mesafede, Anamas Dağları’nın eteklerinde kurulu bir Isparta ilçesi. Sorgun Barajı, Başpınar Tabiat Parkı, Eğriçöz Yaylası gibi bölgeler Aksu’nun sınırları içinde yer alıyor.

Bölgenin dağ ve ormanlarla kaplı oluşu, burayı doğa yürüyüşçüleri için cazip bir nokta haline getiriyor. Yaban domuzu, kurt, tilki gibi hayvanlarla zengin yaban hayatı, flora ve faunadaki çeşitlilik de cabası.

Aksu Doğa Yürüyüşü

Isparta’da mukim Arena (Ardak) Dağcılık kulübünden haberdar olduğumda bu doğa yürüyüşlerinden birine katılmaya karar verdim.

Daha önce bu konuda bir tecrübem olmadığı için yürüyüşte nelerle karşılaşabileceğimiz hususunda hiçbir fikrim yoktu. Kulübün açıklaması ‘kolay’ bir parkur olduğu şeklindeydi. Gidilecek yer belliydi elbet ancak, birçok kişi gibi ben de yanılmış ve gideceğimiz yerin Antalya’nın Aksu ilçesi olduğunu sanmıştım. Meğer bir Aksu daha varmış ki o da Isparta’nın Aksu ilçesiymiş ve asıl gideceğimiz yer orasıymış.

Güney tarafının daha sıcak olduğunu düşünerek mevsim koşullarına pek uygun giyinmeyince – özellikle ayakkabı – bunun ceremesini yürüyüş rotasında çekecektim. 

Aksu Doğa Yürüyüşü

Sabahın erken bir saatinde bizi yürüyüş başlangıç noktasına götürecek araca bindik. Önce Eğirdir, ardından Kovada yolu ve sonrasında Aksu.

Bir ormanın kıyısında indirdiler bizi. Çevredeki dağlar karla kaplıydı ve hava soğuktu. Üç araçta toplam 64 kişi vardı.

Az veya çok tecrübeli olanlar, profesyoneller kendilerini giyimlerinden belli ediyorlardı. Biz çaylaklar ise İstiklal Caddesi’nde yürüyüşe çıkacakmış gibiydik ama yapacak bir şey yoktu artık.

Yürüyüş liderinin bilgilendirme konuşmasının ardından yürüyüş başladı. Önümüzde dik ve uzun bir yokuş vardı. Bir hayli engebeli, yer yer donmuş kar öbekleriyle doluydu.

Aksu Doğa Yürüyüşü

Önümüzde dik ve uzun bir yokuş vardı. Bir hayli engebeli, yer yer donmuş kar öbekleriyle doluydu. Yeri gelmişken belirtmeliyim ki bu yürüyüşe katılmamdaki asıl amaç saf, katışıksız doğada fotoğraf çekmekti.

Fakat daha ilk metrelerde bunun pek mümkün olmadığını anladım. Çünkü doğa yürüyüşü konseptindeki bir etkinlikte en önemli husus gruptan kopmamak, artçının gerisinde kalmamak. Sürüden ayrılanı kurt kapar misali, yabani hayvan saldırısı riskine karşı bir güvenlik önlemi olarak uygulanan bir kural bu. Oysa ben fotoğraf için duruyor, çevrede kadraj arıyor, çekim ayarları yapıyordum; bu da haliyle grubun gerisinde kalmama yol açıyordu.

Durumun yarattığı hayal kırıklığıyla modum düşmüş olarak devam ettim. Yokuşun bitiminde kısa bir süre için çay demleme molası verildi. Çaylar demlenip biraz soluklandıktan sonra geniş bir açıklığa vardık.

Burada hatıra fotoğrafları çekildikten sonra düz zeminde rahat bir yürüyüşle açıklığın sonuna ulaştık. Kahvaltı ve dinlenme noktasıydı burası. Çantalardan sandviçler , bisküviler vb çıkarıldı. Demlenen çaylar eşliğinde afiyetle yenildi.

Aksu Doğa Yürüyüşü

Yarım saatlik bir molanın ardından tekrar  yola koyulduk. Bu sefer önümüzde uzunca bir iniş vardı. Bu iniş bana uygun ayakkabı faktörünün ne kadar önemli olduğunu acı bir şekilde gösterdi.

Elimde kendini Baton zanneden bir sopa vardı. Çakma da olsa bir yere kadar faydasını gördüm. Ama bir noktadan sonra o da kar etmedi. İniş, yer yer donmuş yer yer ise yumuşak kar zeminle kaplıydı. Azami dikkatle inmeye çalışırken birden vıjttt diye bir ses ve ben yerde. Arkamdan gelen bir hanım arkadaşın yardımıyla kalktım, devam ettim.

Bir süre sonra hatırı sayılır bir uçurumun kıyısına geldik. Grubun önündekilerin bir kısmı inmiş, bir kısmı ise inmeye çalışıyordu. Aşağıda Eğriçöz Yaylası uzanmış bizi beklerken sıra bana gelmişti. Profesyonel dağcılar için çocuk oyuncağı olan bu iniş benim gibi bir çaylak için hem zor hem ürkütücüydü. Fakat seçme şansım yoktu.

Ben geri dönüyorum diyemezdim. Tek korkum ise kayan ayakkabılarımdı. Sonunda ilk adımımı attım. Minik çıkıntılara basıp kayalardaki çıkıntılara tutunarak kazasız belasız indim aşağı. Bu deneyimi yaşamamış birine kolay görünebilir ancak hayatında ilk defa böyle bir şeye kalkışan acemiler için zorluk derecesi yüksek bir inişti ve bence etkinliğin en zor kısmıydı.

Aksu Doğa Yürüyüşü

İnişin ardından kısa bir süre soluklandıktan sonra Menderes’lerle süslü Eğriçöz yaylasında yürüyüşe devam ettik. Burada zemin yumuşak karla kaplıydı. Attığımız her adımda kara saplanıyorduk. Bu zorluk tempoyu düşürüyordu haliyle. Bazı yerler eriyen karların yol açmasıyla ıslak ve hatta çamurlu , kaygan bir zemine dönüşmüştü.

Düz ama kaygan zemindeki bu zorlu yürüyüşün ardından tepelere doğru yöneldik. İnsana bitsin artık dedirten çıkışlar, bir o kadar zorlu inişler, tekrar çıkışlar derken nihayet uzakta varış noktasında bizi bekleyen araçların olduğu köyün ilk evlerini gördük. Son bir çabayla köye vardığımızda herkes yorgunluktan bitap düşmüş haldeydi. Yürüyüş boyunca ben dahil bir çok kişi düşmekten kurtulamamış , hatta birinin sanırım kolu çıkmıştı.

60 yaşımın arifesinde ilk kez tecrübe ettiğim doğa yürüyüşü etkinliğine katılmaya karar verdiğimde, her şeyden önce kendime güveniyordum. Yürümek uzun bir süredir hayatımda olduğu için alışkındım. Tansiyon, şeker, kolesterol gibi sağlık sorunlarım yoktu. Sigara, içki gibi zararlı alışkanlıklarım olmadığı gibi fazla kilo sorunum da yoktu. Bütün bunlar özgüven duygusunun altyapısını oluşturuyordu haliyle.

Aksu Doğa Yürüyüşü

Amacım kendimi sınamak değildi ancak doğa yürüyüşünün kendine has zorlu koşulları bu testi yapma imkanı da verdi. Bu test sadece vücudun fiziksel sınırlarını değil aynı zamanda psikolojik sınırlarını da zorluyor; insan kendisini daha iyi tanıyor. Şikayet etmeden sabırla doğa koşullarıyla mücadele etmek, yer yer direnmek yer yer uyum sağlamak, sabır, özgüven, yardımlaşma, paylaşma, başarma duygusu gibi pek çok faktörün içiçe geçtiği bir deneyim.

Bazen kendimi Dikey Limit filminde gibi hissettim. Felaket filmlerini çağrıştıracak bir durum yoktu ortada ama saf doğanın içerisinde olmak bana bu duyguyu verdi.

60 kişilik bir gruba dahil olunca insan kendini güvende hissediyor ama tek başınıza olduğunuzu hayal edin bir an. Bir şekilde grubun arkasında kalmışsınız, siz onları onlar sizi kaybetmiş, kimsecikler yok ortada, ne tarafa gideceğinizi bilmiyorsunuz, telefon çekmez internet çekmez. Her an bir yaban domuzu veya bir kurtun saldırısına uğrayabilirsiniz. Bütün bunlar olasılık dahilinde ancak yürüyüş kuralları bu olasılığı neredeyse sıfıra düşürüyor.

Aksu Doğa Yürüyüşü

Sonuç itibariyle herkese böyle bir deneyim yaşamalarını önermek ve etkinliği düzenleyen Arena Dağcılık (Ardak) ekibine de teşekkür etmek isterim. Kendi imkanlarınızla tek başınıza gidemeyeceğiniz yerlere gidiyor, doğanın içinde yürüyorsunuz. Üstelik çok makul bir bedel ödeyerek. Ardak size bu imkanı sağlıyor, size de keyfini çıkarmak kalıyor..   

Isparta Gezi Rehberi‘ni okuyarak seyahatinizi adım adım planlayabilirsiniz. Sağlıcakla Kalın.

Exit mobile version