Bir midye sever olarak Brüksel’e gelip Chez Léon’a gitmemek olmaz. Çünkü bu restoran hem midye severler için bir tabu hem de Brüksel hatta Belçika ağız tadı için bence tam bir başlangıç noktası.
İşin ilginci Belçika midye üretimi yapan bir ülke değil çünkü kıyıları buna müsait değil ama midyeyi çok seviyorlar. Bu nedenle Belçika günümüzde Dünya’nın en çok midye ithalatı yapan ülkesi.
Leon için zincir diyenler de var ancak benim bildiğim Brüksel ve Paris olmak üzere 2 şubesi var. Brükseldeki restoranı Léon Vanlancker 1893’te açmış Paris ise yüz küsür yıl sonra, 1989’da açılmış.
Dolayısıyla esas olan Brüksel. Belçika’daki orijinal adı “Chez Léon“ yani Leon’un Yeri iken Paris’te “Léon de Bruxelles” yani Brükselli Leon olarak biliniyor.
Gezginler için yazımın bundan sonraki bölümlerinde restoran ile ilgili işinize yarayacak detaylı bilgiler vereceğim.
Chez Léon’a Ulaşım ve Çalışma Saatleri
Restoran oldukça merkezi bir yerde, Grote Markt’a sadece 250 m mesafede bulunuyor. Restoran hafta içi 12:00–23:00 hafta sonu 12:00–23:30 saatleri arasında çalışıyor.
Gitmeden önce mutlaka ama mutlaka rezervasyon yaptırın çünkü Brüksel’e gelen yerli ya da yabancı herkesin mutlaka burada bir öğün yemek yiyeceğini aklınızdan çıkartmayın. Tel:+3225111415
Adres: Chez Léon, Rue des Bouchers 18, 1000 Bruxelles, Belçika
Chez Léon
Restoranın tüm kaliteli tarihi restoranlar gibi çok basit bir tarihi var. Léon Vanlancker, aslen 1888 yılında Grote Markt’e çok yakın bir noktada “A la Ville d’Anvers” olarak bilinen 5 masalı bir restoran kurmuş. İşler iyi gidince de 1893 yılında yine aynı bölgede “Friture Léon”u açmış. Yıllar geçmiş ama kaliteden ödün verilmemiş ve günümüze kadar gelinmiş.
Tabii ki esas büyüme çoğu Belçika markası gibi 1958 tarihinde düzenlenen Brüksel Dünya Fuarı ile başlamış. Bu dönem aynı zamanda Brüksel’in “Moules-frites” ile tanındığı yıl olmuş.
O zamandan beri Vanlancker’in işi büyümeye devam etmiş. Bugün, 9 tesiste her gün 1000’den fazla restorana hizmet vermeyi sürdürüyorlar.
Menü neredeyse değişmiyor. Müşterilere 14 çeşit midye sunumu, 120 geleneksel Belçika yemeği de sunuluyor. Gelelim bize gördüklerimize ve yediklerimize….
Öncelikle şunu belirterek başlayalım. Gelmeden önce restoranın sitesine girip “spin to win” i doldurup gönderin. Bize 2 kez 20 € indirim kuponu çıktı. Hesabı öderken kullanım ile ilgili bir sorun yok. Bu konuyu ihmal etmeyin. Menüye gelince burası özel bir yer ve sizin de merak edeceğinizi düşündüğüm için menüyü fotoğrafladım.
Tabii ki midye patates olunca en yakışanı tartışmasız bira. Genel anlayış olarak tüm restoranlarda 33 cl şişeli ve her markanın bardağı ile sunum yapılıyor. 50 cl sunum barlar hariç yok gibi. Tüm Belçika biraları güzel ama burada biraz durmak lazım. Kendilerine özel bira da ürettirmişler. Adı Leon. Gördüğünüz gibi 50 cl fıçı bira 9,25 €. Bence bu fiyat, markette 50 cl kutu biranın 2,5 € gibi ortalama fiyatta satıldığı düşünüldüğünde gereksiz pahalı gibi. Diğer biralar da bildiğimiz fiyatların gereksiz çok üzerinde olduğundan bira almadık. Tercih sizin.
Bunun dışında yukarıdaki fotoda gördüğünüz Flemenkçe Aperitiefhapjes yani aperatifler adlı tartar sosu ile sunulan tabak biz midye severler için ağız tadımıza en yakın tabak. Midye, iri karides ve kalamar kızartmalarından oluşan tabak 13 € gibi bir fiyattan sunuluyor ve oldukça güzel.
Evet gelelim restoranın en beğenilen midye formüllerine. İster şaraplı ister tereyağlı midye sunumları yapılıyor. Biz burada tercihimizi kereviz sapı, soğan ve tereyağı kullanılarak yapılan “Speciales” “26 €” ve mantar, beyaz şarap ve krema kullanılarak yapılan “Ardennaises” “28,25 €” tencerelerini tercih ettik. Tüm bu sunumların yanında patates de geliyor.
Çok önemli bir konu bu tencerelerdeki su. Tamam çok lezzetli tabii ki tadın ama sakın tamamen içmeyin. Neden çünkü midyeler kendi suyu ile pişiriliyor. Yani bir bakıma deniz suyunu, şarap ve krema eşliğinde içiyorsunuz. Sonuç sabaha kadar susarsınız. yapılacak şey aslında basit burada doyduktan sonra hemen yan taraftaki Delirium’a gidip bir fıçı birayı için hiçbir şeyiniz kalmaz.
Tabii ki 3 kişi olunca bunlar ile doymak imkansız. Biz de son tercihimizi bize yakın bir Akdeniz tabağı olan karides, kalamar, sarımsaklı tereyağı, domates, soğan ve beyaz şarap ile kavrulmuş provence otlarıyla hazırlanan “Plancha”dan “24 €”yana kullandık.
İçecek olarak ise bize daha uygun fiyatlı gözüken kendi yapımları Litron Léon istedik. “21,25 €”
Hesap 115 € tuttu kazandığımız 20 € indirim hakkımızı kullanınca 96 € civarında bir hesap ödedik. Gerçekten yediğimiz her şey çok güzeldi ve de tabii ki doyurucuydu.
Menüde beğenmediğim tek şey isteğimiz üzerine getirilen ekmekti ki bu sunumun alelade olması ve ekmeğin güzel olmaması dikkat çekiciydi. BU ufak kusuru görmezden gelirseniz her şeyin çok güzel olduğunu söyleyebilirim.
Restoranın içerisinde kendine has çok güzel fotoğraf sahneleri var. Gerçekten çok beğendim. Foto severler sakın kaçırmasın.
Değerlendirme
Gittiğiniz bir çok ülkede neredeyse tek başına tüm ülke mutfağını temsil eden restoranlar vardır. Herkesin tavsiye ettiği bu restoranlar oldukça azdır. Gelgeç değil topluma hitap ederler. Zenginlere göre değil tarihe saygı duyanlara hizmet ederler. İşte bu mekan da bu güzel restoranlara örnek verebileceğim yerlerden biri.
Yaratıcı midye tariflerini son derece iştah açıcı bir sunumla servis ediyorlar. Bu nedenle bir yemekten çok kültür gezisi olarak görün. Es geçmeyin. Mutlaka bütçe ayırın. Fotoğraf çekmeyi de unutmayın.
Belçika ile ilgili diğer yazılarımız için Belçika Gezi Rehberi‘ne bakmayı unutmayın. Bölgesel bir planlama için Benelüks Gezi Rehberi‘ne bakabilirsiniz. Sağlıcakla Kalın.